Dini Bilgiler
Şeytanın 3 Düğümü
Abid, ismi gibi çok ibadet eden, ibadet etmeyi seven, ihlaslı ve samimi bir insandı. Son zamanlarda kendisini gece ibadetine alıştırmıştı. Bu, ona derin bir haz veriyordu. Baştan zorlanmıştı, ama artık alışmıştı.
Bu duruma tabi ki en çok üzülen şeytandı. Çünkü şeytan, bir kulun Rabbisine yakınlaşmasını asla istemezdi. Zira onun görevi kulu ile Rabbisinin arasını açmaktı.
Yine bir gece Abid gece kalkmak üzere yatmıştı. Âdeti olduğu üzere Allah’a dua edip gözlerini yumdu. Şeytan aklına koymuştu: Ne yapıp edecek, bütün maharetlerini kullanacak, Abid’in gece kalkmasını önleyecekti. Öncelikle gece kalkmasını önlemek için vesvese vererek ona uykusu- nu tatlılaştırmak istedi. Bunun için de,
– Uyu Abid uyu. Rahat uyu. Önünde çok uzun bir gece var. Daha erken, biraz sonra kalkarsın, diyerek âdeta Abid ile gece ibadeti arasında düğüm attı. Ve bunu üç defa tekrarladı. Abid’in gece ibadeti yapması için bu üç düğümü de çözmesi gerekiyordu. Bunu nasıl başaracaktı?
Abid, şeytanın vesveseleriyle derin bir uykuya dalmıştı. Biraz daha uyusa, geceyi geçirecek ve ibadeti kaçıracaktı. Birden yatağından fırladı.
– Hemen kalkmalıyım. Yoksa vakit geçecek, dedi. Bu şekilde Abid ilk düğümü çözmüş oluyordu. Hiç tembellik yapmadan gidip güzel bir abdest aldı. Abdest alma ikin- ci düğümün de çözülmesi demekti. Son olarak Abid, iba- det etmeye başladı ve böylece üçüncü düğümü de çözüp Rabbinin huzuruna dönmüştü.
Bu arada şeytan sinirinden, üzüntüsünden kahroluyor ve şöyle diyordu:
– Asla pes etmeyeceğim. Belki seni yenemedim. ama en yakın zamanda bunun intikamını senden alacağım. Senden alamazsam bile ben kandıracak başka insanlar bu- lurum.
Abid, ibadetini bitirmiş, güneş doğmuştu. İçi huzurla doluydu. Aynı zamanda kendisini çok dinç ve ferah hisse- diyordu. Aynı zamanda Abid, geceyi değerlendirmesinin meyvesini gün boyu da alıyordu. Çünkü bu sayede günü bereketli oluyordu.
Kıssadan Hisse
1. Şeytan, çok sinsi bir varlıktır. Yapacağı şeyleri, açık bir şekilde ortaya koymaz. Her şeyi sinsice, âheste âhes- te, adım adım, bir plan dahilinde yapar. Öyle ki şeytanın, o sinsiliği içinde ne yapmak istediğini hemen hissetmek çoğu kere mümkün olmaz. O, bir adım atar ve attırır. Ona tâbi olan insan da bu adımı küçük görerek, “ne olacak,
sadece bir adım” der ve arkasından gider. Oysa ki şeytan, peşi peşine adımlarını artırır; iki-üç derken adım adım insanı kendisine bir kul ve köle hâline getirir. Böylece in- san, küçük görerek girdiği günahlarla, içinden çıkılmaz bir bataklığa saplanmış olur.
İşte, “Ey iman edenler! Sakın şeytanın izinden gitmeyin. Her kim şeytanın peşinden giderse bilsin ki, o, kendisinden hep fena, çirkin ve meşrû olmayan şeyleri yapmasını ister…” (Nûr, 24/21) âyeti böyle bir takibi bize hatırlatır. Bu takip, âdeta farkına varmadan gerçekleştirilen bir yürüyüş gibidir. İnsan, çok defa bunun farkına bile varamaz. İlk adım atıldıktan sonra artık dizginler şeytanın eline geçmiş demektir. Burada önemli olan ilk adımı atmamak için uyanık olmaktır.
2. Şeytan, insanı vesvese silahıyla vurmaya çalışır. Vesvesenin ilk kabul gördüğü yer kalptir. O, diğer azala- ra kalp vasıtasıyla yayılır. Onun içindir ki, vesvesenin ilk tesiri kalpte hissedilir. Kalpte kabul görmeyen vesvesenin hiçbir zararı yoktur. Zira böyle bir vesvese, hayalden öte geçememiş demektir. Vesvesenin kalpte kabul görmediğini anlamak ise gayet basittir. Şayet kalp, gelen vesveseden dolayı üzülüyor ve ürperiyorsa, bu durum vesvesenin kalpte kabul görmediğine işarettir.
İmanın kuvveti nispetinde kalp vesveseye karşı reaksi- yon gösterir. Bu reaksiyon o kimsenin imanının kuvvetini göstermektedir. Ve yine bu sebepledir ki, Allah Rasulü, vesveseye gösterilen reaksiyonun bu hâlini anlatırken, “İmanın ta kendisidir!”17 buyurmuşlardır.
0 comments