loading...

Dini Bilgiler

Şakayla da olsa, erkek eşine “seni boşadım” derse, talak gerçekleşir mi?

By  | 

Gelen Bir Soru: Etrafımızda insanlar, bilmediklerinden veya şaka olduğu için ehemmiyet vermediklerinden eşlerine, “seni boşadım” veya “git annenin evine” gibi şaka mahreçli cümleler kullanıyorlar. Bu insanlar üçüncü şakalarından sonra zina mı yapmış oluyorlar?

loading...

Hanefi mezhebine göre, ergen olup aklı başında olan her erkeğin talakı vaki olur. İster hür, ister köle olsun, isterse kendi iradesiyle boşasın, isterse zorlamakla boşasın farketmez. Ancak Maliki mezhebinde zorlananın talakı vaki olmaz.(El-Cevheretü’n-Nariye)

loading...

İslam evlilik müessesini her zaman korumuştur. Rastgele kadın boşamayı uygun görmediği gibi, şaka veya laf olsun diye karı boşama laflarını ağza alıp, kadının onurunu zedelenmesine cevaz vermemiştir. Bu bakımdan şaka ve laf olsun diye karısına “Sen benden boşsun.” diyen erkeğin boşamasının hüküm ifade edeceğini kabul etmiştir.

Çünkü Resulullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikah, Talak ve Ric’a.” (Ebû Dâvud, Talâk 9)
Bunun gibi, yanlışlıkla dili kayıp karısını boşayan kimsenin bu tarz boşaması da vaki sayılır. Bu bakımdan mümin kimse hem davranışlarına, hem ağzından çıkacak söze her zaman dikkat etmek ve kendini kontrolde bulunmak zorundadır.

Sarih talak, açık ve maksadı yansıtır şekilde belli lafızlarla yapılan talaktır. Açık olduğu için niyete muhtaç değildir. Adamın ağzından çıktığı takdirde hüküm ifade eder, niyeti ne olursa olsun, niyete itibar edilmez. “Sen boşsun, seni boşadım.” gibi sözler açıktır.

Kinaye lafızlarla talağın ise niyete ihtiyacı vardır. Çünkü kullanılan lafızların hem talak da hem de başka manalarda kullanılma ihtimali vardır. Bunun için fukahanın hepsi, “Kinaye lafızla söylenen talak ancak niyet ile vaki olur. Çünkü hangi manada kullanıldığı açık değildir.” demişlerdir. (bk. Celal YILDIRIM, İslam Fıkhı)

Boşanma nedenleri / sebepleri arasında ana-baba isteği de sayılıyor, bunun ölçüsü nedir? İnsan eşinden memnun ve eşi dindar biriyse bu caiz mi? Ayrıca mağdur çocukların duru mu ne olacak?

Kur’an-ı Kerim’de, hangi nedenlerden boşanmanın zaruret haline geldiği açık bir şekilde belirtilmiştir. Kadın, eşinin anne ve babasına karşı asi olması, onlara asgari ölçüde hürmet etmemesi huzursuzluk çıkarma ve fikri anlaşmazlığa neden olacaktır. Böyle bir durumda evlat anne babasının hakkını korumak adına boşanmayı tercih edebilir. Kadın, ya ben ya anne baban gibi bir tercih sunması halinde anne babayı tercih etmek gerekir. Tabi bu genel ölçüler içerisinde verdiğimiz bir cevaptır. Aile içerisinde çok farklı durumlar olabilmektedir. Bu nedenle bir karar vermek gerekirse müftü ve hocalara danışmak, aile danışmanlarından destek almak ve ona göre bir karara varmak en az hata ile olayı neticelendirmeyi sağlayacaktır.

Kur’an-ı Kerim’de bildirilen boşanma nedenleri şöyledir:

1. Açık Edepsizlik (Zina)

Zina, İslam’da büyük bir suç, şirkle eş anlama gelecek kadar büyük bir günahtır. Zina, aile düzenini yerle bir eden; evlilik bağını zedeleyen korkunç bir fiildir.

Böyle bir fiilin Müslüman bir evde işlenmesi hiçbir zaman düşünülemez. Bu fiili Müslümanın evine reva gören bir kadın ya da erkek, o eve layık olamaz.

“Onlara verdiklerinizin bir kısmını alıp götürmek için onları, sıkıştırmayın. Şayet apaçık bir edepsizlik yaparlarsa başka. Onlarla iyi geçinin…” (Nisa, 4/19)
“Ey peygamber; kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti sayın. Rabb’iniz Allah’tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın. Kendileri de çıkmasınlar. Ancak apaçık bir edepsizlik yaparlarsa (fuhuş) başka…”(Talak, 65/1)
2. Huzursuzluk Çıkarma, Fikri Anlaşmazlık

İslami bir toplumun, huzurlu bir ortam oluşturması için, toplumun çekirdeğini oluşturan ailenin huzurlu olması gerekir. Ailedeki huzuru ise, birbiriyle çok iyi anlaşan eşler sağlar. Ailedeki temel direkler, dengeli değilse aile yuvası her an yıkılmaya mahkumdur. Ailedeki huzuru ve sürekliliği sağlamak için, dengesiz olan direğin tamir edilerek düzeltilmesi, düzelmesi mümkün değilse değiştirilerek yenilenmesi, hem aile hem de İslam toplumu adına yararlı olacaktır.

Ailenin temel direklerinden biri olan kadın, kocasına karşı gelip evde huzursuzluk çıkarıyorsa, yani bir evde kadın, kocasının taşıdığı fikre destek vermiyor, köstekliyor, sözlü veya fiili olarak karşı çıkıp davasından döndürmeğe ya da alıkoymağa çalışıyorsa, bu kadını boşamak, zaruri hale gelmiş demektir. Eğer erkek, bu kadını boşamazsa bu durumda iki şık ortaya çıkar:

Birinci şık, erkek karısına aldırış etmez, yoluna devam eder. Ancak, bu durumda evde huzursuzluk başgösterecektir. Huzursuzluğun baş göstermesi ile de, eğer varsa, çocuklar etkilenecek ve sonuçta bunalımlı bir nesil ortaya çıkacaktır. Bu nesil, belki de Allah’ı tanımayacak derecede dinden, imandan uzak bir nesil olacaktır. Çünkü kadın, evde devamlı çocukların yanında bulunduğundan dolayı onları daha fazla etkileyecektir. İstikbalde bu çocuklar, mücadeleci bir erkek için büyük bir kayıp ve davasına ağır bir darbe olacaktır.

Ayrıca erkek, evde huzurlu bir ortam bulamadığından çalışmalarında başarısız olacak veya en azından istediği seviyeye gelemeyecektir. Birbirlerinin evliyası olması gereken mü’min erkek ve kadınlar, evde bu velayeti oluşturamamışlarsa, dışarıda hiç bir zaman oluşturamazlar; iyiliği emredemez, kötülükten alıkoyamazlar. O halde Kur’an’ın emrettiği ölçüler içinde kadını boşamak şart olacaktır.

İkinci şık, mü’min erkek, karısının sözüne uyup davasından ve çalışmalarından vazgeçecektir ki, bu da o erkeğin, fasık olmasına ve dinden uzaklaşmasına neden olacaktır. Son yıllarda bunların birçok örnekleri bulunmaktadır.

“De ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabalarınız, kazandığınız mallar, düşmesinden korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Rasulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, o halde Allah emrini getirinceye kadar gözetleyin. Allah fasık kavmi hidayete erdirmez.”(Tevbe, 9/24)

“Ey iman edenler, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları size düşmandır. Onlardan sakının…” (Teğabün, 64/14)
Allah yolundan alıkoymak için çalışan her kadın, aynı zamanda kocasının da düşmanıdır. Bu düşmandan sakınmanın ve korunmanın yolu, ondan uzaklaşmaktır. Bunun en iyi yolu da, o kadını boşamaktır. Çünkü, bu tür kadınlar iyi kadınlardan değillerdir. İsyankar kadınlar, eğer düzelmezlerse onları boşamak en ideal yoldur.

“Allah, insanları birbirinden üstün kıldığından ve mallarından harcadıklarından dolayı erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler. Onun için iyi kadınlar itaatkar olup, Allah’ın, kendilerini korumasına karşılık kendileri de gizliyi korurlar. Dik kafalılık, şirretlik etmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarından ayrılın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhinde başka bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir, büyüktür.” (Nisa, 4/34)
Eğer nasihat edilmesine, yataklarından uzaklaşılmasına ve dövülmelerine rağmen, düzelip kendilerine çeki-düzen vermezlerse onları boşanmak en iyi çaredir. Ancak düzelmeleri halinde, aleyhlerinde bir yol aramak yasaklanmıştır.

3. Dünya Hayatını ve Süsünü Allah’a Tercih Etmek

Kadın olsun erkek olsun kişi; yaratılışın temel gayesi olan Allah’â itaat (kulluk) etmek ve O’nun dini için çalışmakla mükelleftir. Yaratılışlarının şuurunda olanlar, hareketlerinin yönünü ona göre düzenlerler. Ve yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve hakimiyet yalnızca Allah’a ait oluncaya kadar çalışmak, inandığını söyleyen herkesin üzerine düşen bir görev ve sorumluluktur. İşte Kur’ani gerçekler:

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım:” (Zariyat, 51/56)

“… Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz…” (Fatiha, 1/4)

“Fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki Allah, ne yaptıklarını görmektedir.” (Enfal, 8/39)
Yaratılış gayesini unutup dünya hayatının süsünü isteyen kadınları (ya da erkekleri) boşamak, her iman eden mücadele erinin yapması gereken bir davranış olmalıdır. Aksi halde, bu kadınlar ya da erkekler davetçiye ayak bağı olacak ve engel teşkil edeceklerdir. Bu yüzden onlardan boşanmak, kadın iseler mehirlerini verip onları salmak en iyi yoldur.

“Ey Nebi! Eşlerine söyle: ‘Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size müt’a (mehrinizi) vereyim ve sizi güzellikle salayım. Eğer siz, Allah’ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız Allah, sizden güzel hareket edenlere büyük mükafat hazırlamıştır.” (Ahzab, 33/28-29)
Allah’ın nizamının egemen olması için çalışmayıp, dünya hayatını ve süsünü isteyen kadınlar ya da erkekler, Allah’ın nizamının egemen olmasına çalışan davetçilerin önlerinde bir kambur, bir engeldirler. Bu engelin giderilmesi de mü’minler için bir zarurettir. Çünkü yüce Rabb’imiz, dünya hayatını ve süsünü isteyenlerin ahirette nasiblerinin olmadığını bildiriyor. Ahirette nasibi olmayanın, ahirette nasibi olanlarla beraber olması söz konusu olamaz:

“İşte onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Onlardan azab hiç hafifletilmez ve onlara hiç yardım da edilmez.” (Bakara, 2/86)

“Kimler dünya hayatını ve süsünü isterse, onlara oradaki amellerini tam veririz ve onlar orada hiçbir eksikliğe uğratılmazlar. Ama onlar öyle kimselerdir ki, ahirette onlar için yalnız ateş vardır ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır. Amelleri hep batıl olmuştur.” (Hud, 11/15-16)

“Kim ahiret ekinini istiyorsa onun ekinini artırırız; kim dünya ekinini istiyorsa ona da dünyadan bir şey veririz. Fakat onun, ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura, 42/20)
Dünya hayatını ve süsünü isteyenin, ahiret ekinini isteyenle hiçbir ilgi ve ilişiği olmayacağından, mü’min bir şahsiyetin yapacağı en güzel hareket, dünya süsünü isteyen eşini boşamasıdır. Bu boşamanın nasıl, ne zaman ve ne şekilde olacağını ise İslami esaslar, net bir şekilde ortaya koymuştur.

Kadının boşanma sebepleri nelerdir? Erkek; karısı pis, pasaklı, uyumsuz, huysuz, komşuluğa ve akrabalığa önem vermeyen vs olduğunda hemen boşayabiliyor. Peki aynı durumlarda kadın için de geçerli mi?

Evliliğin yürümeyeceğine inanan ve bu evliliği mutsuz bir şekilde devam eden, kocasından soğumuş bir kadının kocasından boşanması haram değil helaldir.

İslâm’a göre evlilikten maksat, huzurlu bir aile hayatı kurmak ve böyle bir yuvada iyi bir nesil yetiştirmektir. Ama, böyle yüce gayelerle kurulan evliliklerin hepsinin başarıya ulaşması mümkün değildir. Bazan ölüm ve hastalık gibi tabii engeller, bazan da geçimsizlik, münaferet, eşlerin birbirini sevmemesi, anlaşamama gibi eşlerden kaynaklanan engeller, evliliğin başarı ve devamına mani olur.

İslâm, evliliğin asıl gayesinden uzaklaştığı, eşlerin bir arada huzurla yaşamalarına imkan kalmadığı, ihtiyaç ve zaruretlerin gerektirdiği hallerde evliliğin sona erdirilmesine izin vermiştir. Bu izin doğrultusunda evliliğe, erkek tarafından doğrudan ya da kadından aldığı bir bedel karşılığında son verilebileceği gibi, talâk hakkını elinde tutan kadın tarafından, hakim veya hakem kararıyla da son verilebilir.

Talâkın Hikmeti:

Evliliğin huzur ve mutluluk içinde devam ettirilebilmesi, her şeyden önce eşlerin birbirini sevip saymalarına bağlıdır. Hemen her evlilik bu düşünceyle kurulur. Fakat hepsinin bu hedefe ulaştığı söylenemez. Bõyle güzel ve samimi duygularla evlenenler daha sonra mutlu olamamışlar ve olmaları da mümkün değilse, ömür boyu bu müşterek hayata katlanmalarının bir anlamı yoktur. Bu durumda evliliğe son vererek ızdıraptan kurtulmaları gerekir.

İnsanı maddi ve manevi özellikleriyle ele aldığımızda, onun her yönüyle mükemmel olmadığını görürüz. Bu nedenle, taraflardan biri, evliliğin kuruluşunda veya devamı sırasında bir hata, kusur yapmış olabilir. Bu hata veya kusurların telafisi imkansız da olabilir. Tarafların bunun cezasını bir ömür boyunca çekmeleri doğru değildir. Öyleyse çözüm, çekilmez hale gelen evliliği sona erdirmek, tarafların belki de mutlu olabilecekleri diğer bir evliliğe imkan tanımaktır.

Talâkın Hükmü:

İslâm gerçekçi bir dindir. Yani hükümleri, insan fıtratında var olan gerçekler dikkate alınarak konulmuştur. İnsanı en iyi tanıyan Cenab-ı Hak, bu durumlardan haberdar olduğu için, çekilmez hale gelen evliliklerin son verilmesine müsade etmiştir:

“Talâk (boşama) iki keredir. Sonra ya iyilikle geçinmek ya da güzellikle ayrılmak gerekir.” (Bakara, 2/229).

“Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda iddetleri vaktinde boşayın, iddeti de sayın…” (Talâk, 65/1).
Hz. Peygamber (asm) de şöyle buyurmuştur:

“Allah nezdinde helalin en sevimsiz olanı boşamadır.”  (Ebû Davûd, Talâk, 3).
Bu naslardan da anlaşılacağı gibi talâk caizdir, mübahtır. Ancak, ihtiyaç ve zaruret halinde başvurulması gereken bir çaredir. Talakın genel hükmü bu olmakla birlikte, bu hüküm yerine göre değişir. Meselâ, bid’i boşamalar haramdır. Kusuru bulunmayan bir eşi usulüne uygun olarak boşamak mekruh; dindar ve iffetli olmada eşi boşamak mendub; geçimsizlik halinde hakemlerin gerekli bulunduğu boşama farz; sevilmeyen eşin boşanması ise caizdir.

Talâk Yetkisi:

a. Boşama hakkı prensip olarak erkeğindir. Evlilik hayatında yüklendiği sorumluluk ve külfet açısından erkek buna daha layık görülmüştür. Ne var ki, talâkın geçerli olabilmesi için erkeğin bazı şartlara sahip olması gerekir. Bunlar, akıl ve bulûğdur. Mükrehin (zorlanan, ölümle tehdit edilen), sarhoşun, medhuşun (öfke halindeki kimse, talâk ehliyetine sahip olup olmadığı, yani bunların talaklarının geçerli olup olmadığı alimler arasında ihtilaflıdır. Hanefilere göre bunların talakları geçerlidir.

b. Nikah akdinde şart koşulursa, talâk hakkı kadına veya üçüncü bir şahsa devredilebilir. Talak hakkının devredilmesine tefviz; boşama hakkı kendisine devredilen kadına mufavvaza denir. Bu durumda kadın istediği zaman talâk hakkını kullanabilir. Erkek dilerse, boşama hakkını nikahtan sonra da kadına devredebilir.

loading...