Dini Bilgiler
Parmak çıtlatmak namazı ve abdesti bozar mı?
Camide, namaz için safa girerken, namaza dururken ve namaz içinde parmakları çıtlatmak mekruhtur, ancak namazı veya abdesti bozmaz.
Müslümanın her yerde, özellikle cami ve mescitlerde edep, terbiye, nezaket ve saygı kurallarına riayet etmesi sünnettir. Zira Müslüman kişi iman nuruyla aydınlandığı ve böylesine paha biçilmez manevi bir cevheri kalbinde taşıdığı için vakarlıdır, ağır başlıdır, fakat mütevazidir ve halim, selimdir.
Camiler Hakk’a ibadet edilen, dini ilimlere sahne olan kutsal yerlerdir. Oralarda laubali davranışlarda bulunmak mekruhtur. Hele bir de namaz kılmaya duran kimsenin çok daha ciddi ve saygılı bulunması gerekir.
Camide ve namaz kılarken parmak çıtlatmak da lâubaliliğe delalet eden davranışlardan biri sayılmıştır. Parmakları birbirine kenetlemek de böyle…
Camide ve namaz kılarken parmak çıtlatmak ve parmakları birbirine kenetlemekle ilgili hadisler şöyledir:
“Sizden biriniz mescitte bulunduğu sırada parmaklarını birbirine kenetlemesin. Zira böyle yapmak şeytandandır. Hem sizden biriniz camide bulunduğu sürece namazda sayılır da bu hâl oradan çıkıncaya kadar devam eder.” (Müsned, 3/43, 54)
“Sizden biriniz abdest alıp namaz kılmak üzere (evinden, iş yerinden) çıkarsa, artık parmaklarını birbirine geçirip kenetlemesin. Çünkü o bu durumda hep namazda sayılır.” (Tirmizi, Mevakit 167; Ebu Davud, Salat 50)
“Rasulüllah (asm) Efendimiz namazda parmaklarını kenetleyen bir adama gözü ilişti, hemen kalkıp onun parmaklarını birbirinden ayırdı.” (İbn Mace, İkaamet 42)
“Namazda iken parmaklarını çıtlatma!..” (İbn Mace, İkaamet 42, 43)
Hadislerin ışığında müçtehit imamların istidlal ve içtihatları:
a) Hanefilere göre:
Namazda parmakları birbirine kenetlemek veya parmak çıtlatmak mekruhtur, sünnete aykırıdır. Çünkü böyle yapmakta saygı ifade eden huşu’ terkedilmiş olur. Aynı zamanda parmakları kenetlemekle, kıyamdayken sağ eli sol el üzerine koymakla ve teşehhüdde elleri dizler üzerine koymakla ilgili sünnet terkedilmiş olur. (Kasani, Bedayi’u’s-Sanayi’, 1/215, Mecmeu’l-Enhür,1/123)
b) Diğer üç mezhebe göre de: hem teşbîk (kenetlemek), hem de tefkı’ (parmak çıtlatmak) mekruhtur. (bk. İbn Kudame, el-Muğni, 1/661, 662)
Özetle:
– Müslümanın gerek toplum arasında, gerekse cadde ve sokaklarda yürürken parmak çıtlatması veya parmaklarını birbirine kenetlemesi tenzihen mekruhtur.
– Camide ve namaz kılarken sözü edilen iki harekette bulunmak mekruhtur.
– Zarurî hallerde bu kerahet kalkar.
Bir namazın kaçması ihtimalinin fazla olması durumunda, namazı cem etmeye (cem-i takdim, cem-i tehir), namazları birleştirmeye niyet edilebilir mi?
“Namaz müminlere vakitli olarak farz kılındı.”(Nisa, 4/103)
âyet-i kerimesi gereğince, her namazın vaktinde kılınması farz-ı ayındır. Bu sebeple iki vakit namazını bir vakitte kılmak Hanefi mezhebine göre caiz olmaz. Zira, iki vakti bir arada kılmak, ya birini vakti girmeden kılmak veya vakti çıktıktan sonra kılmak yoluyla olur. İkisi de sahih değildir.
Vakti girmeden namaz kılınmaz. Namazı vaktinden sonraya da bırakmak caiz değildir. Eda yerine geçmez.
Bu kaidenin yalnızca hacılara özel olmak üzere iki istisnası vardır. Biri Arafat’da takdim cem’i, diğeri Müzdelife’de tehir cem’i. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm) buralarda namazlarını iki vakti birleştirerek kılmışlardır.
Arefe günü Arafat’da ikindi olmadan öğlenin farzından sonra ikindi namazı kılınır. Büyük bir cemaatle imamın arkasında kılınan bu namaz için, tek ezan ve biri öğle, diğeri ikindi için olmak üzere iki kamet okunur. İki namaz arası böyle ayrılmış olur. Arada nafile ve sünnet namazları da kılınmaz.
Bu namazı büyük cemaatle, imam arkasında kılmak zarureti İmamı Azama göredir. İmameyn, hacının tek başına da cem yapabileceği görüşündedir.
Müzdelife’de ise, o günün akşam namazı yatsı namazı ile birlikte yatsı vaktinde, tek ezan ve tek kametle kılınır. Burada her iki namazın vakti de girmiş olduğundan ikinci namaza başladığını bildirmek için ikinci kamete ihtiyaç görülmemiştir.
İmam-ı Şafii ye göre, yolculukta öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını hem takdim ve hem de tehir etmek suretiyle kılınabilir.
Bu aynı zamanda sünnettir. Sahih-i Buharî’de kaydedildiğine göre, Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Tebük Savaşında namazlarını cem’-i te’hir sûretinde kılmıştır. Öğle ile ikindiyi, akşamla yatsıyı birlikte kıldılar. Şâfiî mezhebi uleması bu hadisi delil olarak getirerek, yolculuk anında ve bazı hallerde namazların birleştirilerek önce veya sonra kılınabileceği içtihadında bulunmuşlardır.
Buna göre, dinen yolcu sayılan bir kimse, erkek veya kadın öğle ile ikindiyi; akşamla yatsı namazlarını birleştirerek kılabilir. Öğle namazını ikindi ile birlikte ikindi vaktinde; akşam namazını yatsı ile birlikte yatsı vaktinde kılarsa, ilk namazları geciktirmiş olduğundan “cem’-i te’hir” yapmış olur. Fakat ikindiyi öğle ile birlikte öğle vaktinde, yatsıyı da akşamla birlikte akşam namazı vaktinde kılarsa, ikinci namazları öne alıp kıldığından böylece “cem’i takdim” yapmış olur. Duruma göre her ikisini de yapabilir.
Vasıta yürüyüş halinde ise, öğle ve akşam namazlarının vakti içinde, öğle namazını ikindiye ve akşam namazını yatsıya te’hir etmek; istirahat halinde ise ikindi namazını öğle vaktinde, yatsı namazını da akşam vaktinde birlikte kılmak daha faziletlidir.
Gerek cem’-i tehir yaparken, gerekse cem’-i takdim ederken birtakım şartlara riayet etmek gerektir. Meselâ cem’-i takdimle kılacağı zaman namazlardaki sıraya uyması gerekir. İkindi namazını öğle vaktinde, yatsı namazını da akşam vaktinde kılacağı zaman önce öğleyi, sonra ikindiyi; akşam ile yatsı namazlarında ise önce akşamı, sonra yatsıyı kılmalıdır. Aksi halde her iki namaz da fâsit olacağından iade etmesi gerekir.
İkinci şart da, meselâ, öğle namazını kılarken içinden, “Bundan sonra ikindi namazını cem’i takdim ederek kılacağım” diye niyet etmelidir. Bu niyeti namazın içinde selâm verinceye kadar getirmesi lâzımdır.
Üçüncü bir şart, cem’-i takdim edilerek kılınacak namazlar arasında iki rekât namaz kılacak kadar bir fasıla verilmemesi lâzımdır. Aralarında bu miktardan fazla bir zaman olursa ikinci namazı kendi vaktinde kılmak gerekir.
Son şart da, ikinci namazı kılmaya başlayıncaya kadar yolculuğun devam etmesi şarttır. İkinci namaza başlamadan evvel ikamet edeceği beldeye varırsa, artık bu namazı kendi vakti içinde kılması lâzım gelir.
Bu şartlar cem’-i takdim içindir. Cem’-i te’hir için ise sadece iki şart vardır. Bunlardan birisi; birinci namazı ikinci namazın vaktine te’hir edeceğine dair niyet etmelidir. Meselâ öğle ile ikindiyi birarada kılacaksa, öğle namazını ikindi namazının vaktinde kılacağından, öğle namazının vakti çıkmadan bu namazı ikindi vakti girince kılacağına dair niyet etmesi lâzımdır. Vaktinde niyet getirmeden te’hir ederse, bu namaz kazaya kalmış olacağı gibi, ayrıca namazı geciktirdiği için de günahkâr olur.
İkinci bir şart da, yolculuğun her iki namazı kılıncaya kadar devam etmiş olması lâzımdır. Birinci ve ikinci namazı kılarken ikamet edeceği yere varırsa birinci namazı kazaya kalmış olur ve ayrıca mes’ul duruma da düşer.
Cem’-i te’hirde sıraya riayet etmek şart değildir. Meselâ, ikindi namazını öğle namazından ve yatsı namazını da akşam namazından önce kılabilir.
Cem’i takdim ederek öğle ile ikindi namazlarını kılmaya niyetlenen kimse, sünnetleri kılacağı zaman önce öğle namazının ilk sünnetini, sonra da her iki namazın farzlarını kılar. Akabinde de öğle namazının son sünnetini, peşinden de ikindi namazının sünnetini kılar. Cem’-i te’hirde ise öğle namazının son sünneti ile ikindi namazının sünnetini ikindi namazından önce kılar. Akşam ve yatsı namazları için de durum aynıdır.
Şâfiî mezhebine mensup olan bir Müslümanın yolculuk ânında dört rekâtlı farz namazları ikişer rekât kılması câizdir. Kısaltmayıp dört de kılabilir. Ancak dört rekâtlı namazı iki rekât kılacağına dair namaza dururken niyet etmelidir. Yani kısaltacağını bilerek kılmalıdır. Böyle bir namazı yalnız başına kılabileceği gibi, cemaatle de kılabilir. Her ikisi de caizdir.
Şartlarına uyduğu takdirde Hanefi mezhebine mensup bir Müslüman da bu mesele de Şâfiîyi taklit ederek, seferî iken namazlarını kısaltarak cem’-i takdim veya cem’-i te’hir sûretiyle kılabilir. Bu şekilde kılarken Şâfiî mezhebine göre abdesti bozacak bir hareketi bulunmamalıdır.
Şafi Mezehebine göre namazları birleştirmenin şartları ve nasıl yapılacağı konusunda detaylı bilgi:
Öğle vaktinde öğle namazını ikindi namazıyla; akşam vaktinde de akşam namazını yatsı namazıyla birlikte kılmaya “cem’-i takdîm” denir. Öğle namazını ikindi vaktinde ikindi namazıyla, akşam namazını da yatsı vaktinde yatsı namazıyla birlikte kılmaya ise “cem’-i te’hîr” denir.
Sabah namazına gelince, bunun hiçbir durumda başka bir vaktin namazıyla birleştirilerek bir arada kılınması sahih olmaz.
Belirtilecek sebeplerden birinin tahakkuk etmemesi durumunda, beş vakit farz namazdan birini vaktinden önceye alarak ya da vaktinden sonraya bırakarak başka bir vaktin namazıyla birlikte kılmak caiz olmaz. Zira yüce Allah, her namazı kendi vakti içinde kılmamızı açık bir ifadeyle emretmiştir:
“Namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.”1
Ancak kolaylık ve müsamaha dini olan islâmiyet, bazı sebeplerin oluşması durumunda sıkıntı ve güçlüğü ortadan kaldırmak maksadıyla bazı farz namazların, vakitleri dışında kılınmasına ruhsat vermiştir. Şunu da belirtelim ki, bu konuda mezhepler arasında meydana gelen ihtilâftan sakınmak için efdal olan, cem’ yapmaksızın namazları vakitlerinde kılmaktır. Ayrıca sevgili Peygamberimiz de (s.a.v) sefer halinde namazlarını hep kısaltarak kılardı. Ama cem’i her zaman uygulamazdı.
Cem’ ederek kılmak daha faziletli olsaydı, sefer halinde namazlarını hep cem’ ederek kılardı. Ama bununla birlikte bazan cem’-i takdîm, bazan da cem’-i te’hîr şeklinde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarını birlikte kılmıştır. Şu rivayetleri buna delil olarak göstermek mümkündür:
“Resûlullah (s.a.v) güneş batıya meyletmeden önce yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine erteler, ikindi olunca mola verir, ikisini cem’ ederek birlikte kılardı. Yola çıkmazdan önce güneş batıya meyledip öğle vakti girdiyse, hareketten önce her ikisini de öğle ve ikindiyi kılar, sonra yola çıkardı.”2
ibn Abbas’tan (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:
“Resûlullah (s.a.v) yol halindeyken öğle ile ikindiyi birleştirirdi. Akşam ile yatsıyı da birleştirirdi.” 3
Cem’-i takdîm ile cem’-i te’hîrin sebepleri
Gerekli sefer şartlarını taşıyan ve yolculuk mesafesi de en azından 89 km. olan yolcuların öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı cem’-i takdîm veya cem’-i te’hîr şeklinde kılmaları caizdir.
Hacıların Arafat’ta öğle vaktinde öğle ile ikindi namazlarını cem’-i takdîm; Müzdelife’de yatsı vaktinde akşamla yatsı namazlarını cem’-i te’hîr şeklinde birlikte kılmaları caizdir. 4
Yağmur nedeniyle öğle ve ikindi, akşam ve yatsı namazları cem’ edilmek istendiklerinde sadece cem’-i takdîm şeklinde kılınabilir.
Hanefi mezhebine göre sefer ve yağmur yağması hallerinde cem’ yapmak caiz değildir. Sadece hac ibadetini eda edenlerin Arafat’ta öğle ile ikindi namazlarını cem’-i takdîm; Müzdelife’de ise akşam ile yatsı namazlarını cem’-i te’hir şeklinde kılmaları hacca ait birer ibadet olarak gereklidir.5
Cem’-i takdîm ile cem’-i te’hîrin şartlan
Cem’-i takdimin yapılabilmesi için şu altı şartın gerçekleşmesi gerekir:
1. Niyet, iki namazı cem’ ederek kılmaya niyet etmek. Meselâ akşamla yatsı namazlarını cem’-i takdîm şeklinde birlikte kılmak isteyen kişinin kalben, akşamdan sonra yatsıyı kılacağına niyet etmesi gerekir. Bu niyetin, selâmla birlikte de olsa ilk namazda yapılması şarttır.
2. Tertip. Önce içinde bulunulan vaktin namazının, sonra da öne alınan namazın kılınması gerekir. Çünkü içinde bulunulan vakit, ilk namazın vaktidir, ikinci namaz ona bağlı olarak kılındığı için, kılma önceliğinin birinciye verilmesi şart olmaktadır.
Önce birinci, peşinden ikinci namaz kılındıktan sonra bir şart veya rüknün yerine getirilmediği için birinci namazın fâsid olduğu anlaşılırsa, şart ve rükünleri tam olarak yerine getirilmiş olsa bile ikinci namaz da fâsid olur. Çünkü bu durumda vaktin namazının sahih olarak kılınmış olması şartı tahakkuk etmemiştir. Ama her halükârda ikinci namaz nafile olarak gerçekleşmiş olur.
3. Müvâlât. iki namazın arasına uzun bir fasıla konmaksızın peş peşe kılınmaları şarttır. Çünkü cem’ edilerek kılınmaları, onları tek namaz haline getirir. Tek namazın rek’atları arasına fasıla konmaksızın peş peşe kılınmaları nasıl farz ise, aynı şekilde bu iki namazın da, aralarına fasıla konmaksızın peş peşe kılınmaları farzdır. Bayılma ve sehiv gibi bir mazeret dolayısıyla da olsa aralarına fasıla konması durumunda cem’ geçersiz olur ve ikinci namazın artık aslî vaktine ertelenmesi gerekir. Ama aralarına ezan okuma, kamet getirme veya abdest alma gibi kısa bir fasıla konması cem’e zarar vermez. 6
Nitekim Hz. Peygamber (asm) Nemire’de cem’ yaparken iki namaz arasında kamet getirmiştir.
4. Sefer halinin devamı. Sefer hali, ikinci namazın iftitah tekbiri alınıncaya kadar devam etmelidir. Öyle ki, ikinci namazın iftitah tekbiri alındıktan sonra seferîlik sona erse bile cem’e devam edilir. Ama ikinci namaza başlamazdan önce seferîlik sona ererse, iki namazı cem’ ederek kılmak sahih olmaz. Çünkü cem’ etmeyi mubah kılan sebep ortadan kalkmıştır.
5. Birinci namazın vaktinin devam etmesi. Birinci namazın vaktinin, ikinci namaza sahih olarak girilmesine kadar çıkmayacağı kesin olarak bilinmelidir.
6. Birinci namazın sahih olarak kılınmış olduğunun zannedilmesi. Bu, birleştirmenin sahihliği bakımından şarttır. Meselâ birinci namaz cuma namazı ise ve ihtiyaç yokken cuma namazı birden fazla camide kılınmaktaysa, hangisinin daha önce kılındığı veya beraberce kılındıkları hususunda şüpheye düşülürse, ikindi namazını öne alarak cem’-i takdîm yapıp cuma namazıyla birlikte kılmak sahih olmaz.
Seferîlikte namazları cem’-i te’hîr şeklinde birlikte kılmanın sahih olması için iki şart gereklidir:
a) Cem’-i te’hîr için birinci namazın vaktinde niyet etmek. Birinci namazın vaktinde niyet edilirken, geriye tam veya kısaltılmış olarak namaz kılabilecek kadar bir zaman kalmış olmalıdır. Cem’-i te’hîr edecek kişi eğer birinci namazın vaktinde niyet etmemişse veya etmiş olup da geriye tam yahut kısaltılmış olarak namaz kılmaya yetecek kadar bir zaman kalmamışsa günahkâr olur. Bu namazın sadece bir rekatını bile vakit içinde kılamazsa, namazı kazaya kalmış olur. Vakit içinde bir rek’atmı kılabilirse, haram işlemiş olmakla birlikte namazını eda etmiş sayılır.
b) Sefer halinin, cem’-i te’hîr olarak kılınan namazların sonuna kadar devam etmesi. Seferîlik, bu namazların sonuna kadar devam etmeyip sona ererse, tehirine niyet edilen namaz kazaya kalmış olur. Cem’-i te’hîr şeklinde kılınan namazlar arasında tertip ve müvâlâta riayet etmek şart değil, sünnettir.
Mukim kimsenin yağmur sebebiyle ikindiyi öne alarak cuma namazıyla birlikte cem’-i takdîm şeklinde vaktin evvelinde kılması caizdir. Bu yağmur, elbiselerin üstünü veya ayakkabıların altını ıslatacak kadar da olsa cem’-i takdîm yapmak caiz olur. Eriyen kar ve dolu da bu bakımdan yağmur hükmündedir. Mukim kişinin böyle yapabilmesi için elbetteki bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartları şöyle sıralayabiliriz:
1. Yağmur, eriyen kar ve dolu, her iki namazın iftitah tekbirleri esnasında ve birinci namazın selâmı esnasında mevcut olmalıdır ki, birinci namaz ikinciyle birleştirilebilsin. Yağmurun birinci veya ikinci namazda ya da bu ikisinden sonra kesilmesinin cem’-i takdîme bir zararı olmaz.
2. İki namaz arasında tertibe riayet edilmelidir.
3. İki namaz arasında müvâlâta riayet edilmeli, yani aralarına bir fasıla konulmamadan peş peşe yapılmalıdır.
4. Seferîlikte yapılan cem’de olduğu gibi bu cem’ edişte de cem’ için niyet edilmelidir.
5. İkinci namazın en azından iftitah tekbirinin cemaatle alınması gerekir. Cemaatin, namazın sonuna kadar devam etmesi şart değildir. Birinci rekatın tamamlanmasından önce cemaatten ayrılıp münferit olarak namaz kılınsa bile, kuvvetli görüşe göre bunun bir sakıncası olmaz.
6. Bu iki namazı kıldıran imam, hem imamlığa hem de cemaate niyet etmelidir.
7. Cem’ ediş, örfe göre uzaktaki bir namazgahta olmalıdır. Öyle ki, cemaat buraya gelirken yolda zorluk çekmiş olmalıdır. Görevli imam bu hükme tâbi değildir. Yağmurdan ötürü eziyet görmese bile cemaate, iki namazı cem’ ederek kıldırabilir.
Bu sayılan şartlardan biri gerçekleşmediği takdirde mukim kişi, iki namazı cem’ ederek bir arada kılamaz.
Şiddetli karanlık, rüzgâr, korku, çamur ve hastalık meşhur görüşe göre mukim kişinin iki namazı cem’ etmesini mubah kılan sebeplerden değildir. Ancak hastalık halinde iki namazın cem’-i takdîm veya cem’-i te’hîr şeklinde kılınmasının caiz olduğuna dair görüş tercih edilmiştir. (bk. Mehmet Keskin, Büyük Şafi İlmihali)
0 comments