Genel
Oturarak veya yatarak dua etmek uygun mudur?
Yatarak dua etmekte bir sakınca var mıdır? Oturarak veya yatarak dua etmek uygun mudur?
loading...
Ayakta, oturarak veya yatarak Allah’ı anmakta, dua edilmesinde bir sakınca yoktur. Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar ayakta iken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar.” (Âl-i İmrân, 3/191) buyurulmaktadır.
PEYGAMBERİMİZİN YATARAK YAPTIĞI DUA
Berâ b. Âzib’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber yatağına uzandığında, sağ tarafı üzerine yatar ve şöyle dua ederdi:
اللَّهُمَّ أَسْلَمْتُ وَجْهِى إِلَيْكَ ، وَفَوَّضْتُ أَمْرِى إِلَيْكَ ، وَأَلْجَأْتُ ظَهْرِى إِلَيْكَ ، رَغْبَةً وَرَهْبَةً إِلَيْكَ ، لاَ مَلْجَأَ وَلاَ مَنْجَا مِنْكَ إِلاَّ إِلَيْكَ ، اللَّهُمَّ آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذِى أَنْزَلْتَ ، وَبِنَبِيِّكَ الَّذِى أَرْسَلْتَ
“Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin Kitaba ve gönderdiğin Peygambere inandım.” (Buhârî, Vudû, 75; Müslim, Zikir, 56-58)
Aynı sahabî, Resûlullah bana, “Yatağına gireceğin zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ yanın üzerine yat ve bu duayı oku ve bu duanın sözleri yatmadan önceki son sözün olsun.” (Buhârî, Vudû, 75; Müslim, Zikir, 56) buyurduğunu nakletmiştir.
Duâ, Allah’ın azameti ve ulviyeti karşısında kulun aczini itiraf etmesi, muhabbet ve tazim duyguları içinde Allah’ın lütuf ve yardımını taleb etmesidir.
Duâ kelimesinde, “çağırmak, seslenmek, istemek ve yardım talep etmek” mânâları olup, daha çok, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” anlamında kullanılır.
Duâ, Allah’ın azameti ve ulviyeti karşısında kulun aczini itiraf etmesi, muhabbet ve tazim duyguları içinde Allah’ın lütuf ve yardımını taleb etmesidir.
Yüksek ruhların lisânı ve sözlerin en güzeli olan samîmî duâlar, nûrdan ve sevdâdan doğar. Ümitsize hayat verir, kırık kalbleri tesellî eder. İhlâs, samîmiyet ve gözyaşlarıyla yapılan duâlar, ilâhî rahmetin zuhûruna bir dâvettir. Duâda kalbe huzur bahşeden, Rabb’e teslîmiyet sırrı gizlidir.
PEYGAMBER EFENDİMİZ NASIL DUA EDERDİ?
Bizlere duâyı yaşayışıyla en güzel tâlim eden, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. O, gözyaşları içinde ve ayakları şişinceye kadar kıldığı namazlara ilâveten yaptığı duâlarda sık sık:
“Allâh’ım! Sen’in gazabından rızâna, azâbından affına ve Sen’den yine Sana sığınırım! Sen’i lâyık olduğun şekilde medh ü senâdan âcizim! Sen kendini nasıl medh ü senâ etmişsen öylesin!” (Müslim, Salât, 222) diyerek, acziyet duyguları içinde Cenâb-ı Hakk’a ilticâ ederdi. Ayrıca duânın ehemmiyetini şöyle ifâde buyururlardı:
RAHMET KAPILARININ ANAHTARI
“Duâ, ibâdettir. İbâdetin iliği ve özüdür. Allâh katında O’na duâ etmekten daha kıymetli bir şey olamaz. Allâh, kendisinden bir şey istemeyeni (duâ etmeyi kendisine yediremeyeni) azâba uğratır. Sıkıntı ve darlık zamanında duâsının kabûl olmasını isteyen kimse, bolluk ve rahatlık zamanında da duâyı bol yapsın. Rabbiniz Hayy ü Kerîm’dir; bir kul elini açınca onu boş bırakmaz. Kime ki duâ kapıları açılmıştır, ona hikmet kapıları açılmış demektir. Duâ, rahmet kapılarının anahtarı, mü’minin silâhı, dînin direği, göklerin ve yeryüzünün nûrudur.” (Rûdânî, Cem‘u’l-Fevâid, 9219-20-21-22-25)
0 comments