loading...

Dini Bilgiler

Bu nimetleri kullanmayı bilmeyenin vay haline!

By  | 

Dünya nîmetleri, iki uçlu bir bıçak gibidir. Kullanmasını bilene ziynet olur. Câzibesine kapılıp gaflete düşene ise fitne ve hüsran sebebi…

loading...

Dünyevî menfaatlere ve nefsânî arzulara duyulan aşırı muhabbet; insanın Allah ile münâsebetini ifsâd eder, ibadet hayâtını kuru bir geometri ve ruhsuz bir şekil hâline getirir, gönüllerin feyz ve rûhâniyetine zehir saçar. Rabb’imiz, dünyanın ruhları narkoze eden efsûnuna kanmaktan ve onun boş hülyâları peşinde ömür tüketmekten bizleri şöyle îkaz buyurmaktadır:

loading...

“Bilin ki dünya hayâtı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibârettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki bitirdiği, ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer-çöp olur. Âhirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allâh’ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünya hayâtı aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir.” (el-Hadîd, 20)

“Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar, ziyâna uğrayanlardır.” (el-Münâfikûn, 9)

VERİLEN NİMETLER  GÖNLE GİRMEMELİ

Dünya nîmetleri dâimâ nefse câzip gelir. Öyle ki, sırf nefs plânında yaşayıp sadece dünyevî menfaat ve zevklerini düşünenler, sürekli onunla meşgûl olarak dünyadaki varlık hikmetlerini ve yaratılış gâyelerini düşünemez olurlar. Yani vâsıtayı gâye hâline getirerek kesif bir gaflet karanlığı içinde ömür tüketirler. Kimileri de dünya nîmetlerinin bir vâsıta olduğunu ve onları gönle sokmamak gerektiğini bildikleri hâlde buna tam olarak muvaffak olamaz, nefislerine söz geçiremezler. Bu sebeple ibadetlerinden lezzet alamaz, huşû ve huzur hâlini bir türlü yakalayamazlar.

LEVM EDEN NEFİS

Cenâb-ı Hak bu gibi kimselere işâretle; وَلَآ اقُْسِمُ بِالنفَّْسِ اللَّوَّامَةِ  yani “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).” (el-Kıyâme, 2) buyurmaktadır.

Nefs-i levvâme; yaptığı kötülüklerden, Allâh’ın emir ve yasaklarına karşı gösterdiği ihmal ve kusurlardan vicdanı muazzeb olan ve bu sebeple de kendisini şiddetle kınayan nefistir. Yani dünya muhabbetine ve günahlara karşı direnme gücü zayıf olanlardır.

Dünya nîmetlerinin ilâhî bir emânet ve imtihan vesîlesi olduğunu lâyıkıyla idrâk eden ârif kullar ise ona lüzûmundan fazla îtibâr etmezler. Gönül tahtını yalnızca Hakk’a tahsis edebilme mahâretini gösterirler. İşte onlar, gerçek gönül kahramanlarıdır. Cenâb-ı Hak onlardan râzı, onlar da Hakk’ın takdîrinden râzıdırlar. Bu yüzden tam bir gönül huzuru içindedirler. Onlara Rabb’imiz şöyle hitâb eder:

“Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabb’ine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve  cennetime gir!” (el-Fecr, 27-30)

loading...