Dini Bilgiler
Namazlardan sonra 33 defa “Lâ ilâhe illallah” Çekenler
Öncelikle şunu ifade edelim ki, “kelime-i tevhid”i 33 defa çekmek sünnet olduğuna diar rivayet vardır.
Bir kadın Resulullah’ın yanına gelerek ona bazı şikayetlerde bulunur. Resulullah şöyle buyurur:
“Sana şikayetlerini giderecek hayırlı şeyler söyleyeyim mi? Yatağına girince otuz üç defa la ilahe illallah, otuz üç defa subhanallah ve otuz dört defa da elhamdülillah de. İşte bu yüz şey dünya ve içindekilerinden daha hayırlıdır.” (İbn Ebi Şeybe, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları, 3/155)
Ayrıca, “Lâ ilâhe illallah” tehlil duasını her namazın arkasından okumakla ilgili hadis rivayeti de vardır:
Zeyd b. Sabit’ten rivâyete göre, şöyle demiştir:
Ashab’a her namazın bitiminde otuz üç defa “Sübhanallah” otuz üç defa “Elhamdülillah” otuz dört defa da “Allahü ekber” demeleri emredilmişti. Ensardan bir adam rüyasında: “Rasûlullah (asm) size her namazdan sonra otuz üç defa “Sübhanallah” otuz üç defa “Elhamdülillah” otuz dört defa “Allahü ekber” demenizi emretti değil mi?” denildi. Adam: “Evet” deyince; karşısındaki: “Öyleyse onları yirmi beşe indirin de “Lâ ilâhe illallah” demeyi de ilave edin” dedi. Sabah olur olmaz bu kimse durumu Peygamber’e (asm) anlattı. Peygamber de (asm): “Öylece yapınız.” buyurdu. (Nesai, Sehv, 93; Tirmizî, Dua, 26; Dârimi, Salat 90)
Aynı anlama gelecek başka bir rivayette ise Peygamber Efendimiz, “Ensari’nin dediği gibi yapın.” tavsiyesinde bulunmuştur. (Nesai, Sehv, 93 bk. Beyhaki, Müstedrek, 1/383, no: 929; Müsned, 5/184, 190)
Konuyla ilgili başka bir hadis-i şerifin meali ise şöyledir:
“Bir kimse, her namazdan sonra 33 defa Allah’ı tesbih, 33 defa ona hamd etse ve 33 defa da tazim etse (Allahü ekber dese), ki bunun toplamı 99 ediyor, yüzüncü de de (La ilahe illellah…) okusa, denizin köpüğü kadar da çok olsa, yine de bütün günahları bağışlanır.” [Müslim, Kitab’ül-Mesacid, 26 (h. no: 146)]
Görüldüğü gibi, burada tespihlerin 33’er defa çekilmesi, sonra da “La ilahe illallah…”ın söylenmesi istenmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri, 33 tesbihin ve duanın ardından kelime-i tevhid’i de tekrar etmenin Şafiîlere göre müstahab/sünnet olduğunu söylemiştir. (bk. Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Dördüncü Risale)
Barla Lahikası’nda bu husus daha açık olarak şöyle ifade edilmiştir:
“Yalnız mezhebi Şafiî olduğu için, namazdan sonraki tesbihatı biraz fazlacadır. O fazlalıkta otuz üçer tesbihattan sonra mezheb-i Şafiî’de sünnet olan bazen on, bazen otuz üç ‘Lâ ilahe illallah’ ve üç defa da salavat okumaktan ibarettir.” (Barla Lahikası, Envar Neşriyat, s.301)
Rükudan sonra ayaktayken eller bağlanır mı?
– Kavmede / rükudan kalktıktan sonra ellerin durumu konusunda iki görüş vardır.
Abdulaziz b. Baz’a göre, rükudan kalktıktan sonra sağ eli sol elin üzerine koymak sünnettir.(bk. Mecmuu Fetava İbn Baz, 11/131-132)
Ancak gösterilen deliller bizce çok zayıftır.
Mesela en önemli bir delil Buhari’de yer alan şu hadistir:
“Kişi / insanlar namazda sağ ellerini sol ellerinin üzerine koymakla emrolundular.” (Buhari, Ezan, h. no: 470)
Bu mutlak ifadeden bunu çıkarmak (a.g.y), teşehhüdde de, cülusta da bunu böyle anlamayı gerektirir ki, bunun yanlışlığı açıktır.
O halde, bu hadisten her sahabinin bildiği “namazın ilgili yeri”ni anlamak gerekir. O da kıyamdaki durumdur..
Bu görüşü destekleyen diğer muasır başka alimler de vardır. (msl. bk. Fetava ve Resailu İbn Useymin, 13/160)
– Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, rükudan kavmeye kalkınca eller yanlara salınır.
Meşhur muasır hadis alimlerinden Nasıruddin el-Elbani, “Rükudan kavmeye kalkınca sağ el sol elin üzerine konur.” diyenlerin sağlam hiçbir delile dayanmadığını bildirdikten sonra şu tespitte bulunmuştur:
“Hiç şüphem yok ki, bu kıyamda(rükudan sonraki kıyamda) ellerin göğüs üzerinde bağlanması bir bidattir, dalalettir.” (el-Elbani, Sıfetu Salati’n-Nebi, 2/700-701)
– “Rükudan kavmeye kalkınca sağ el sol elin üzerine konur.” görüşü -bize göre doğru olmamakla beraber-, bazı alimlerin kabul etmiş olması, meselenin “bidat-dalalet” şeklinde değerlendirilmesine engel bir durumdur.
Bu sebeple, arkadaşınıza bunu yumuşak bir dille hatırlatsanız bile, bunu söz düellosuna çevirmemek gerekir. Çünkü, bu konu ne farz ne de vacip kısmına girer, yalnız namazın sünnet veya adabındandır.
0 comments