Dini Bilgiler
Kim bu Duayı 10 defa okursa…
Kim her gün bu duayı on defa okursa Allah dostları arasına yazılır.” (Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 366)
“Kim her gün on defa;
َللّٰهُمَّ اَصْلِحْ اُمَّةَ مُحَمَّدٍ اَللّٰهُمَّ فَرِّجْ عَنْ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ اَللّٰهُمَّ ارْحَمْ اُمَّةَ مُحَمَّدٍ
«Allâh’ım, ümmet-i Muhammed’in hâlini ıslah eyle!
Allâh’ım, ümmet-i Muhammed’in sıkıntılarını gider!
Allâh’ım, ümmet-i Muhammed’e rahmet eyle!» derse, o kimse Allah dostları arasına yazılır.” (Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 366)
Devrimiz; asıl mânevî zâviyeden zor bir zamandır.
Çünkü, câhiliyyenin çok kuvvetli olduğu hem inkâr cereyanlarının hem de dalâlet / sapık fikir cereyanlarının her tarafta neşredilmeye çalışıldığı bir devirdir.
Dînî tâlim ve mânevî terbiyeden mahrum yetişen nesiller; batıdan esen zehirli rüzgârların da tesiriyle, ateizm, deizm, sekülerizm ve âhiretsiz dünya gibi inkâr yollarına sürüklenmektedir.
Bunlara karşı; nesilleri Kur’ân terbiyesinde yetiştirmek hepimizin aslî vazifesidir.
Zihni bulanmış olanlara; hayırlı tebliğler, tefekküre hayat verici telkinler, zehirli şüphe ve vesveseleri giderici tedavi edici îzahlarda bulunmak, çok lüzumlu vazifelerdir.
Bunları bizzat aktarmanın yanında; mecmûa, kitap gibi yazılı yahut sesli ve görüntülü bir şekilde muhataplarına ulaştırmak, günümüzde ne kadar mühim hizmetlerdir. Emr-i bi’l-mârûfun şubeleridir.
Bu zaruretler hakkında Cenâb-ı Hak buyurur:
“Siz, insanlığın (iyiliği) için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız.” (Âl-i İmrân, 110)
Bu seviyeye ulaşabilmek için insan önce kendini inşâ edecek, ardından o gönülle Hakk’ın şahidi olacak, dîni temsil edecek. Bu gayenin tahakkuku için de dünyevî zahmetlere tahammül edecek.
Nitekim;
Câhiliye devrinde câhiller tarafından müslümanlara o kadar çok zulmedildi ki bazı müslümanlar şu vesveseye kapıldılar:
‒Onlar sere serpe yaşıyor, refah içinde belde belde dolaşıyorlar. Bizler ise Allâh’a kul olduğumuz için, her türlü eziyet ve cefânın içinde perişan vaziyetteyiz. Allâh’ın düşmanları, dünya bolluğu içinde yüzerlerken biz, açlık ve sıkıntıdan öleceğiz. (Hâlbuki, onlar haksız, biz ise hak üzere değil miyiz?)
Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu:
“İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!
Azıcık bir menfaattir o. Sonra onların varacakları yer Cehennem’dir. O ne kötü varış yeridir!” (Âl-i İmrân, 196-197) (el-Vâhıdî en-Neysâbûrî, Esbâbu’n-Nuzûl, s.98; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, IX,132)
Allah Rasûlü –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz de şöyle buyurdu:
“Âhiretin yanında dünyanın durumu, sizden birinin parmağını denize daldırıp çıkarması gibidir.
(Âhiret o deryâ ile kıyas edilirse) parmağı (denizden) ne çıkardıysa (âhiretin yanında) dünya işte odur.” (Hâkim, Müstedrek, 4/319)
Peygamber Efendimiz; zor zamanlarda ashâbına sabır telkin etmek için, rahat zamanlarda da onları rehâvetten korumak için;
اَللّٰهُمَّ لَا عَيْشَ اِلَّا عَيْشُ الْاٰخِرَةِ
“Ey Allâh’ım! Esas hayat âhiret hayatıdır.” (Buhârî, Rikāk, 1) buyururdu.
Yâ Rabbî!.. Bizleri nefsimizin âfetlerinden, tembellikten, hodgâmlıktan, bencillikten ve rehâvete kapılmaktan muhafaza eyle!..
Bizleri yaşayarak ve yaşatarak dînine yardım edenlerden, böylece ecel ânında ve kıyâmetin dehşet dolu demlerinde ilâhî tevfîka nâil olanlardan eyle!..
Âmîn!..
0 comments