loading...

Dini Bilgiler

Kaza Namazı ve Oruç borçları kaç Yaşından İtibaren Hesaplanır?

By  | 

Namaz her Müslüman üzerine farz olan bir borçtur. Aldığınız bir parayı zamanında ödemek lazımdır. Ancak geciktirince ayıp oluyor ise de yine de ödemek ve özür dilemek gerekecektir. Bunu gibi namaz borçlarımızı zamanında ödemek gerekirdi. Ancak bazı nedenlerle geç kalmışsa onun için Allah’tan özür dileyip kalan borç namazlarımızı ödememiz gerekir.

loading...

Namaz borcu ancak namaz kılmakla ödenir; onun başka bir ödeme şekli yoktur.

loading...

İnsanların hayır ile şerri, hak ile bâtılı ayırt edebilmeleri bâliğ olduktan sonra mümkün olduğundan, Rabbimiz mahşerde dünya hayatımızın çocukluk devresinden hesap sormamakta, ancak bâliğ olduktan sonraki günlerimizden başlayarak namaz, oruç gibi ibadet mükellefiyetlerimizi suâl etmekte, böylece dinî mükellefiyetlerimiz bülûğ çağından sonra başlamış olmaktadır. Şu kadar var ki bülûğ zamanı tarih olarak kesin değildir. Erkek on iki, kız dokuz yaşından başlayarak, on beş yaşlarına varıncaya kadar geçen her ay ve günde bülûğa erme hissi teşekkül edebilir.

Oğlanda ihtilâm olma, kızda ise ay hâli görme şeklinde kendini gösteren bu beşerî ve cinsî hissin başladığı günden itibaren, mükellefiyetlerin her biri ayrı ayrı amel defterine ya “yerine getirdi” ya da “getirmedi” şeklinde yazılır.

Bu konuda faydalı olacak bazı bilgiler verelim.

1. Büluğ çağı, kesin olarak bilinmiyorsa erkekler yaşlarından on iki seneyi, bayanlar ise dokuz seneyi çıkararak, kalan yıllarda namaz kılmayan bütün vakitler hesap edilip yazılır.

2. Kaza namazlarınızı her namazda bir namaz kazası kılarak yapabilirsiniz. Böylece hem nefsinize zor gelmez hem de hesabı kolay olur.

3. Bu şekilde Allah size ömür verdikçe bütün borçlarınızı ödeyeceğinize niyet etseniz ve buna başlasanız, sonra Allah sizi borçlarınızı bitirmeden huzuruna alsa, inşallah bu niyetinizden dolayı onları yapmışsınız gibi olursunuz. Çünkü hayatta kalsaydınız zaten ödemeye başlamış ve devam edecektiniz.

Allah, maddi-manevi borçlarımızı ödeme fırsatı verecek bir hayat nasip etsin.

Kerahet vaktinde farz namaz kılınır mı?

Sabah namazının vakti imsak ile girer, güneşin doğması ile biter. Ancak Hanefilere göre güneşin doğmasına yakın, Şafilere göre ise imsaktan biraz sonra kılmak faziletlidir.

Tam namaz kılarken ve namaz bitmeden güneş doğarsa Hanifilere göre namaz bozulur; kerahet vakti çıktıktan sonra yeniden kılmak gerekir.

Zamanında sabah namazını kılamayan bir kişi, güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra öğlen namazı girmeden kılarsa hem sünnetini hemde farzını beraber kaza eder.

İkindi namazı kerahet vaktine kadar geciktirilmişse, namaz kazaya bırakılmaz, sünneti terkedilerek sadece farzı kılınır. Hattâ güneş batmadan evvel iftitah tekbiri alınarak ikindinin farzına durulsa, namazda iken güneş batsa, bu bile sahih olur. Namaz kazaya kalmış olmaz, vaktinde edâ edilmiş sayılır. Bu ikindi namazına has bir durumdur.

Sünnetlerin yerine kaza namazı kılınabilir mi? Kaza namazı olan kişi sünnet olan namazları kılabilir mi?

Hem kaza namazına hem de sünnet namazına birlikte niyet ederek namaz kılınmaz. Bu şekilde niyet edilse bile bu namaz kaza namazı yerine geçer, sünnet yerine geçmez.

Meşrû bir mazeretin dışında namazı kazâya bırakan kimse, bir hatâ işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu itibarla kazâya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir. Çünkü beş vakit namazın edâsı farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazâya kalan namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur. Günahın affedilmesi için de ayrıca tövbe istiğfar etmek lâzımdır.

Namaz borcundan bir an evvel kurtulmak için, hakkında Peygamberimiz (asv)’in hadisi bulunmayan nâfile namazların yerine kaza kılmak daha isabetli olur. Ancak, Hanefî mezhebine göre, hakkında hadis bulunan nafile namazların yerine kaza kılmak uygun değildir. Bu hususta Hanefî fıkıh kitaplarında şu hüküm yer alır:

“Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Fakat beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetü’l-mescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır. Yani bu sünnet ve nafileler, kaza namazları için terk edilmezler.”(1)
Her şeyden evvel, namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamberimiz (asm)’in şefaatine vesiledir. Bunun için, namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamberimiz (asm)’e olan bağlılığını göstermiş olur.

Mesele Hanefî mezhebine göre böyle iken, diğer üç mezhebe göre, kaza namazı olan bir kimsenin nafile namazları ile meşgul olması, sünnet kılması caiz değil, haramdır.

Mâlikî mezhebine göre, üzerinde kaza namazı bulunan bir kimsein nafile namazı kılması haramdır. Ancak beş vakit namazların sünnetleri ile tahiyyetü’l-mescidin kılınabileceğine dair ruhsat vardır. Bunların dışında meselâ, teravih namazı ile meşgul olunduğu takdirde sevap alınsa da, kaza namazı geriye bırakıldığı için günah işlenmiş olur.

Şâfiî mezhebine göre de, üzerinde kaza namazı borcu olan bir insanın, bu namazları kılıp borcundan kurtuluncaya kadar gerek beş vakit namazların sünnetlerini, gerekse diğer nafileleri kılması mekruhtur. Çünkü bir an önce kazaların kılınıp bitirilmesi gerekir.

Hanbelî mezhebine göre ise, üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin, nafile ile meşgul olması haramdır. Ancak vitir ile beş vakit namazın sünnetlerini kılması caizdir. Fakat, kazaları çoksa bunları da kılmayarak kaza namazlarıyla meşgul olması daha iyidir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan hariçtir, onu kılmak gerekir.2

Netice olarak; kaza namazları fazla olan Hanefîlerin, sünetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mesuliyet olduğu söylenemez. Gerek vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, “Sünnet yerine kaza kılmak caiz değildir.” mânâsına gelmez.

Ancak bununla beraber kaza namazları fazla olmayan kimseler ise, her farzdan sonra bir vakit kazâ namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar. Ayrıca Cenab-ı Hakk’ın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.

loading...