Dini Bilgiler
Kaza namazı borcu olan bir kimse imam olabilir mi?
– İmamlıkta öncelik konusu nasıl değerlendirilmelidir?
– Tertip ehli olan kimsenin imamlığı sahih midir?
Değerli kardeşimiz,
Namazı bilerek terk etmek büyük günahtır. Bu büyük günahtan dolayı kalben pişman olunmalı ve ilk fırsatta hemen kaza edilmelidir. Ayrıca, tövbe-istiğfar ederek, bir daha böyle büyük bir günaha düşmemek için maddi ve manevi tedbirler alınmalıdır. Her namaz, kendi vakti içinde kılınmalıdır.
Bununla beraber, kaza namazı borcu olanların imamlık yapması caizdir ve arkasında kılınan namazlar geçerlidir.
Peygamber Efendimiz (asm),
“İmam dindar (birr) ya da fâcir olsun, arkasında namaz kılınabilir.” (Ebu Davud, Salat 63)
buyurarak günahkar olanların da imamlık yapabileceğini belirtmiştir.
Ancak, şartlar ve durum uygunsa, imamlıkta önceliğin, namazla ilgili fıkhî hükümleri bilenlere, Kur’an’ı düzgün okuyanlara, takvâ sahibi ve üstün ahlâkî değerlerle sahip olma bakımından cemaat içinde en üst düzeyde bulunanlara tanınması daha uygundur.
Şunu da açıkça ifade etmek gerekir ki, imamlığı önceliği bulunanlara vermek, dinen vâcip değil müstehap olduğundan buna riayet edilmeksizin gerekli şartları taşıyan bir kimsenin imam olması halinde onun arkasında kılınan namaz geçerli sayılır.
Aslında, fakihlerce üzerinde çok durulan öncelik sıralaması, hem namaz kıldırmanın önemine vurgunun tabii sonucu ve bu görevi en ehil kişinin ifa etmesini sağlamaya yönelik bir çabanın gereği, hem de bu konuda muhtemel bir ihtilâfı ve çekimserliği önlemenin pratik bir yolu niteliğindedir.
Camilerde bu hizmeti yerine getirmek için tayin edilmiş görevlilerin bulunmasıyla birlikte önceliğe ilişkin teorik bilgiler bir ölçüde imamlığa tayinde aranan temel nitelikler gibi anlaşılmaya başlanmış ve fıkıh literatüründe, imamlığı yerine getirmede öncelik ve yetkinin görevli imama ait olduğu hususuna ayrıca temas etme ihtiyacı duyulmuştur.
– Kaza namazı az olan ve tertip ehli olan kimse imamlık yapabilir mi?
– Tertip ehli değilse, kaza namazları çoksa imamlık yapabilir mi?
Beş vakitten fazla namazı kazaya kalmamış olan kimseye, “sahib-i tertib/tertip sahibi/tertip ehli” denir. Tertip sahibi olan kimsenin, kaza namazı ile vakit namazı arasında sıraya uyması, yani öncelikle kılmadığı namazı/namazları kaza etmesi, daha sonra içinde bulunduğu vaktin namazını kılması gerekir (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. I, 64).
Öte yandan, kazaya kalan namazların sayısı altı veya daha fazla olursa, kişi sahib-i tertip niteliğini kaybeder. Böyle bir kimse, kazaya kalan namazları ile vakit namazları arasında sıra gözetmek zorunda değildir (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. I, 64); kazaya kalan namazlarını kılmadan vakit namazlarını kılabilir. Tertip düştükten sonra, kaza namazları için belirli bir vakit aranmaz; mekruh vakitler dışında her zaman kaza namazı kılınabilir.
Tertibi düşüren sebepler ise şunlardır:
a) Kazaya kalan namazların sayısının altı vakit ve daha fazla olması,
b) Vaktin hem kaza hem de vakit namazını birlikte kılınamayacak kadar dar olması,
c) Vakit namazının kılınışı sırasında kaza namazını unutmak.
Bu bilgiler ışığında, tertip sahibi olan kimsenin bir namazı kazaya kalacak olsa ve bu namazı kaza etmeksizin bir sonraki vaktin namazını kılacak olsa, sıra gözetmediği için bu namaz kazaya kalmış namaza göre mevkuf (hükmü askıda) olarak fasit olur. Bu kazaya kalan namazı, daha sonra beş vakit namaz kılmadan önce kaza edecek olsa, arada kılınan namazlar fasit olup yeniden kılınması gerekir.
Ancak, kazaya kalan namazı eda etmeden beş vakit daha namaz kılacak olsa, bu altı vaktin hepsi de sahih olmuş olur. Zira kazaya bırakılan namazların çok olduğu ortaya çıkar ve tertibi düşürecek şekilde tekrar edilme sınırına girer. (Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami, II, 138-140)
Bu itibarla, tertip sahibi olmayan kimsenin imamlık yapmasında bir sakınca olmamakla birlikte, tertip sahibi olan kimsenin tertiple alakalı zikredilen hükümlere riayet etmesi gerekmektedir.
0 comments