Dini Bilgiler
Kadının Kocasına Cinsel Şiddet Uygulaması
Aşağıda 2 soru var: bunlara cevap olarak yazımız;
Bir insanda hem zina etme tehlikesi varsa, hem de evlendiği zaman eşine zulmetme ihtimali varsa, hangi ihtimale göre amel edecek? İkisi de haram değil mi?
Bir de evlilik içinde kadının keyfi nedenlerden dolayı, kocasına cinsel şiddet uygulaması (cinsel mahrumiyet, yani rahip hayatı yaşatması) hükmü haram değil midir?
Değerli kardeşimiz,
1. Zulmetmek sadece dayak atmak demek değildir. Evlilikte asıl zulüm, cinsel iktidarı olmayan birinin evlenmesi veya eşini cinsel yönden tatmin etmemesidir. Böyle birinin evlenmesi caiz olmaz.
2. İslam’dan önceki Arapların kadına, kız çocuğuna, soyca düşük saydıklarına, gariplere, kölelere,.. karşı haksız, sert, insafsız, ölçüsüz davranışları vardı. İslam bunları yasakladı, Peygamberimiz (asm) de yeni topluluğun “sevgi, barış, merhamet ve dayanışma” dini olan İslam’ı, özümseyerek yaşamaları ve gelecek nesillere aktarmaları için bir ömür boyu gece gündüz gayret etti, çaba gösterdi. Buna rağmen eski kötü huyları ve alışkanlıklarına dönenler olurdu ve Peygamberimiz (asm) onları “Sende hâlâ İslam öncesi kültürün izleri var.” diye uyarırdı.
Kadınlar ile erkekler arasında birçok bakımdan farklılıklar bulunsa da “insan olmak” bakımından farkları yoktur. Hangi cinse mensup olurlarsa olsunlar, insanlar gerekli bilgi ve olgunluktan yoksun iseler zaaflarına boyun eğerler, akıl, vicdan ve dinin emirleri dışına çıkarlar.
İslam’ın ilham ettiği cemiyet düzeninde aile “olmazsa olmaz” bir birimdir. Ailenin üzerine yüklenen pek çok vazifenin gerçekleşmesi, ailede düzenin olmasına bağlıdır. Bu düzen de “ailenin geçimini sağlamakla yükümlü olan kocanın aile reisliği altında sevgi, şefkat, dayanışma, danışma ve güven” temellerine oturtulmuştur.
Ailenin izin isteyen üyesine aile reisi izin vermezse üç durum ortaya çıkar: İzinsiz gitmek ve yapmak, izin vermemek haklı olmasa bile katlanıp sineye çekmek, haksızlığı ortadan kaldırmak için şahsi gayreti veya yakın çevrenin hakemliği ile çözüm aramak.
İnsanların birbirine zarar vermemeleri, eziyet etmemeleri, haksız baskı uygulamamaları konusunda birçok ayet ve hadis yanında yalnızca şuna dikkat çekiyorum:
“Müslüman, diğer müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir.” (Buharî, İmân, 4; Rikâk, 26; Müslim, İmân, 65; Ebû Dâvud, Cihâd, 3; Tirmizî, Kıyâme, 53, İmân,13)
Daha özel olarak da, “cinsel temasta kadının da duygu ve tatmininin gözetilmesini, horoz gibi çıkıp inme yapılmamasını” (bk. Suyutî, el Camiu’s-sağîr (Fethu’I-Kadîr ile) 6/323) buyuran hadisi hatırlalayalım.
Şimdi bu ayetin ve hadisin yanına “Koca istediğinde kadın gelmezse lanetlenir.” (Buharî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120) mealindeki hadisi koyalım ve birlikte değerlendirelim: Bu hadislerden şu sonuç çıkarılabilir mi: “Kadın istesin istemesin, rahatsız olsun, eziyet görsün görmesin, kocanın dini ve ahlaki bir kusurundan dolayı ona tavır koymuş olsun olmasın, çağırınca koşacak, koşmazsa lanetlenecek!”
Elbette böyle bir sonuç çıkarılamaz. Lanetin bir sebebi olabilir ki, o da “ortada meşru bir mazeret olmadığı halde kadının, bazı isteklerini elde etmek veya kapris yüzünden cinselliğini kullanması”dır.
Bunları kuşatan ve aşan bir ayet meali şöyledir:
“Kadınlara karşı, örf ve adetlere uygun davranın.” (Nisâ, 4/19).
Burada ölçü olarak verilen “örf ve adetler” Müslümanların yaşadığı farklı zaman ve mekanlarda ilişki kurallarının da kısmen değişebileceğini gösteriyor.
3. Eşlerin cinsel görevden kaçınmaları caiz değildir.
Kadının cinselliğinden yararlanmak kocanın hakkı olduğu gibi, erkeğin cinselliğinden yararlanmak da kadının hakkıdır. Kadın bu hakka riayet etmediği takdirde günahkar olmuş olur. Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları bir derece daha fazladır.” (Bakara, 2/228)
Bu ayette bahsedilen “bir derece”, cinsellik konusunda değildir. Cinsellik konusunda erkek-kadın eşittir. Erkeğin bir derece daha haklı olduğu konu onun kadını gözetmesi, malını koruması, onu idare etmesi, ailenin yükünü çekmesi açısındandır.
Allah Resulu (asm) buyuruyor:
“”Kocası yanında iken onun iznini almadan bir kadının nafile oruç tutması helâl olmaz. Kadın, kocasının izni olmadıkça, evine hiç kimsenin girmesine izin veremez.” (Buhârî, Nikâh 86; Müslim, Zekât 84)
“Kişi cinsel ilişkide karısını çağırdığı zaman, karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da kocasının davetine cevap versin.” (Tirmizî, Radâ` 10)
“Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler.” (Buharî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120)
“Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığz uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: ‘Seni hoşnud etmedikçe uyumayacağım.’ diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır.” (Tefsir-i Kurtubi, III/124)
Aynı şekilde kocanın cinselliğinden yararlanmak da kadını hakkıdır. Bu hakkını almasına yardımcı olmak da kocasının görevidir. Kocanın bu görevini yapmaması, onu suçlu ve günahkar yapar. (Tefsir-i Kurtubi, III/124) Hatta koca cinsel görevini yapamadığı zaman, kadın mahkemeye başvurup boşanabilinir. Bu hak erkeğe de verilmiştir.
Peygamberimiz (asm), karısını düşünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip okşama olmadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir. (bk. Suyutî, el Camiu’s-Sağîr (Fethu’I-Kadîr ile) VI/323] Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel ilişkiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir.
Cinsel ilişkide sadece kendisini düşünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.
Demek ki eşler arasında cinsel görevden kaçınma yoktur. Bu açıdan taraflardan her biri eşine karşı olan cinsel görevini yerine getirmelidir. Ancak eşlerden birinin meşru bir mazereti varsa ya da biyolojik veya psikolojik olarak hazır değilse, bu konuda eşlerin anlayışlı olmaları gerekir.
4. Yüce Allah evli eşlerin karı-koca hayatını meşru kılmıştır. İslamî edep sınırları içinde kalan eşlerin, kendi aralarındaki cinsel hayatının ayıplanma ve kınanma yönünün bulunmadığı da belirtilmiştir. (bk. Mü’minûn, 23/6.) Ancak özellikle kadını fizik ve ruh sağlığı bakımından korumak gayesiyle, evli eşlerin cinsel hayatına da bazı sınırlamalar getirilmiştir.
Kadının, aybaşı ve lohusalık günlerinde, hacda ihramlı olduğu sürece, dolaylı boşama yöntemleri olan zıhar veya îla, durumunda bunlara ait kefaret cezası yerine getirilinceye kadar kocası ile cinsel ilişkide bulunması caiz değildir. Böyle durumlarda kadın eşini reddetmelidir.
Ayrıca hastalık, zayıflık ve güçsüzlük gibi bir sebeple cinsel ilişkiye dayanamayan ve bu yüzden istemeyen kadın da cinsel ilişkiden sakınabilir. Hatta böyle bir durumda kadınla cinsel ilişkiye girmek ona zarar vereceğinden erkek sorumlu olur. (Ibn Âbidîn, el-Ukûdü’d-dürriyye I/26.)
Kadının sağlık, biyoloyik, psikolojik gibi nedenlerden dolayı eşiyle cinsel ilişkiden sakınma hakkı vardır. Bu konularda eşler arasında anlaşmazlık çıkarsa, dindar ve uzaman bir doktorun vereceği karara göre haraket etmeleri gerekir.
Erkeğin eli vb. şeylerle kendini tatmin etmesi caiz olmadığı gibi, kadının da bu yolla tatmin araması câiz değildir. Ancak koca, karısının eli ile ya da vücudunun diğer yerleri ile tatmin olabileceği gibi, karısını da bu yolla tatmin edebilir. (Serahsî, Mebsût X/159.) Bu açıdan herhangi bir nedenle eşiyle ilişkiye girmeyen erkek, eşinin yardımıyla cinsel ilişkiye girmeden tatmin olabilir.
Selam ve dua ile…
Kaynak: Sorularla İslamiyet
0 comments