Dini Bilgiler
Hz.Yuşa’nın Ordusu
Hz. Yûşa, ordu komutanı olarak savaş için hazırlık emri vermişti. Hazırlıklar tamamlanmıştı. Bu sırada Yûşa Peygamber, askerlerine şöyle dedi:
– Birazdan sayacağım kimseler orduya katılmasın: Yeni evlenmiş olanlar, kendisine ev yapmaya çalışıp da inşaatı yarım kalanlar, gebe koyunu ya da devesi olup da yavrulaması yakın olanlar. Evet, bu kimseler ordudan ayrılıp işlerine bakabilirler.
Hz. Yûşa, ordusunda böylesi insanları istemiyordu. Çünkü savaş ciddî bir işti. Yuşa (aleyhisselâm) aklı bir yerlerde kalan kimselerin kendisini savaşa veremeyeceğini düşünüyordu. Ona, her şeyiyle kendini zafere adamış, geri dönmeyi aklının ucundan bile geçirmeyecek tarzda mo- tivasyonunu yaptığı işe endekslemiş sağlam iradeli kişiler lâzımdı.
Artık ordu hazırlanmıştı. Hemen yola çıktılar. Düşman memleketine yaklaşıldığında ikindi vakti yaklaşmıştı. İki
ordu da hazırdı. Hz. Yuşa ve ordusunun namaz kılması gerekiyordu. Vakit daralmıştı. Derken, Hz. Yuşa, ellerini açarak Rabbine şöyle dua etti:
– Ya Rabbi! Güneşin batmasını bizim için geciktir. Namazımız geçmesin!
Cenab-ı Hak, peygamberinin bu duasını kabul etti. Hz. Yûşa’nın “ileri!” emriyle savaş başladı. At kişnemeleri, kılıç şakırtıları ve müminlerin “Allah, Allah” deyişleri birbirine karışmıştı. Böyle inançlı bir ordunun karşısında kim du- rabilirdi ki! Çok geçmeden fetih gerçekleşti. Cenab-ı Hak da güneşin batmasını geciktirmişti. Hz. Yûşa ve ordusu namazlarını kıldılar.
Ertesi gün olmuştu. O dönemde şöyle bir âdet vardı: Toplanan ganimetler, bir araya toplanıyor ve şükür ola- rak Allah’a arz ediliyordu. Şayet gökten bir ateş gelip de ganimetleri yakarsa ganimetlerin Allah tarafından kabul edildiği mânâsına geliyordu.
Hz. Yûşa ve ordusu da öyle yaptı. Ganimetlerin hep- si bir araya toplandı. Bu arada üç asker ganimetin için- den sığır başına benzeyen ve altından yapılmış bir heykeli çaldılar. Bu altın heykeli kendi aralarında paylaşacaklardı.
Derken, beklenen ateş gökten indi, ancak ganimeti yakmamıştı. Hz. Yûşa, bu duruma çok şaşırmış ve ateşin ganimeti neden yakmadığını anlamıştı. Ordusuna şunları söyledi:
– Öyle anlaşılıyor ki, içimizde ganimetten çalan kişi veya kişiler var. Şimdi her bölüğün komutanı benim yanıma gel- sin ve elimi sıksınlar.
Her bölüğün komutanı gelip Hz. Yûşa’nın elini sıkıyordu. Bu sırada son bölük komutanın eli, Hz. Yûşa’nın eline yapışıp kalmıştı. Bunun üzerine Yûşa Peygamber şöyle bir emir verdi:
– Hırsız veya hırsızlar senin bölüğünden. Şimdi bölüğün- den bütün askerler yanıma gelsin ve tek tek benim elimi sıksınlar.
Bu emir üzerine askerler gelip tek tek Hz. Yûşa’nın elini sıkıyorlardı. Çok geçmeden üç askerin eli Hz. Yûşa’nın eli- ne yapıştı. Hırsızların kim olduğu anlaşılmıştı. Hz. Yûşa,
– Hemen çaldığınız şeyi buraya getirip ganimet mallarının içine koyun. Size verilecek cezayı sonra görüşürüz, dedi.
Çaldıkları altın heykeli getirip ganimetin içine koydular. Çok geçmeden gökten tekrar ateş indi ve ganimeti yaktı.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hikâyeyi anlattıktan sonra şöyle buyurmuştur: “Bilesiniz ki, bizden önce hiçbir millete ganimet helal kılınmamıştır. Allah, gani- met mallarını sadece bu ümmete helal kıldı. Bu da O’nun bize olan merhametinden dolayıdır.”
Kıssadan Hisse
1- Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir ha- dislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Ganimetler sizden önce hiçbir başı siyaha (yani ademoğluna) helal kılınmadı. Ganimet alındığı zaman gökten inen bir ateş onu yakardı.18
Diğer bir hadislerinde ise şöyle buyurmuşlardı: “Bana
beş şey verilmiştir ki, bunlar benden önceki peygamber- lerden hiçbirine verilmemiştir. Her peygamber sadece kendi kavmine gönderilmiştir. Ben ise kırmızılara (Acemlere) ve siyahlara (Araplara) da gönderildim. Bana ganimetler helal kılındı. Hâlbuki benden öncekilerden kimseye helal değildi. Yer bana temiz, pâk ve mescid kılındı. Her kim namaz vaktine girerse, nerede olursa olsun namazını kılar. Ben, bir aylık mesafede olan düşmanımın içine düşen bir korku ile yardıma mazhar kılındım. Bana şefaat (etme yetkisi) verildi.”19 (2- Bu iki hadiste de görülmektedir ki ganimet Efendimiz’in ümmetine helal kılınmıştır. Dolayısıyla gani- metin helâl oluşu, dinî nasslarla sabittir. Aynı zamanda ga- nimet, ihlas ve samimiyete, cihadın Allah için yapılmasına da mâni değildir. Niye olsun ki, düşmanla yaka paça olun- duktan sonra, onların ellerindeki mâlî imkânlara el koy- mak, düşmanı zayıf, Müslümanları da kuvvetli kılacaktır. Ayrıca ihlasta o seviyeye ulaşmamış olanlar için de ga- nimetin teşvik edici bir yanı vardır ki, sürekli mücahede edenler onu gâye hâline getirmeme kaydıyla, geçimlerini o yolla temin edebilirler. Ancak hiç kimse ganimet almaya da zorlanamaz. İsteyen Amr b. Âs (radıyallahu anh) gibi davranır ve: “Ben ganimet için Müslüman olmadım” diyebilir. Ne var ki, böyle bir fedakârlık herkesten istenemez. Zaten, fedakârlık istenmez, yapılır.
3- Şu husus da unutulmamalıdır. Ganimet zâtında ha- ram değildir. Bu mevzûdaki yasak tarihin bir döneminde belirli bir zamanla kayıtlı bir imtihandır. Efendimiz döne- minde ise, yasağa esas teşkil edecek hususlar aşılmış veya ortadan kalkmış, özellikle de, ganimet, en önemli ve birinci kaynağı olan cihadın kıyamete kadar devam edecek bir amel olmasından dolayı, bu işe kendini adamış olanlara hem bir medâr-ı maîşet, hem teşvik edici bir prim, hem de düşman cephesini mâlî yönden sarsma, zayıf düşürme, toparlanmalarına fırsat vermeme bakımından fevkalâde önemlidir.
Ve önemli olduğu için de, vacip olmasa bile, mübah kılınmıştır ve aynı zamanda, Allah’ın adını du- yurmada önemli bir esas olan ihlâsa da mâni değildir. Bununla beraber ganimet malı taksim edilmeden, ondan çalmak mânâsına gelen “gulûl” bizim dinimizde de caiz görülmemiştir. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem), ganimet malından çalmış olduğu bir aba’dan dolayı “Kerkere” isimli bir kimsenin (İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, 6/186), yine ganimet malının taksimi yapılmadan bir şal veya sarık çaldığı için bir kölenin cehennemde olduğunu bildirmesi çok manidardır. İmam Nevevî, ganimet malından çalmanın büyük günah- lardan olduğuna, azının da çoğunun da haram olduğuna dair icma olduğunu bildirmiştir.
İnsan düşünemeden edemiyor. Dağıtımından önce çalınan bir şal, sahibinin başında ateşten bir sarık oluyor- sa, dirhem dirhem, yetimler, dullar ve yiyecek lokma bul- makta zorlanan insanlar için toplanan malları yiyenin hâli acaba nasıl olacaktır? Yine cihad için toplanan mallardan veya tüyü bitmemiş yetim hakkından çalanların hâlleri acaba nasıl olacaktır? Allah’ın o mallar üzerindeki hakkını gözetmeden kullananın cezası nedir acaba?
0 comments