Dini Bilgiler
Hz. Peygamber’in Müslümanlara Seslenişi
Hz. Peygamber en üstün kulluk şuuruyla ibadetlerini ifa etmiş, Allah’ın rızâsını her zaman ön planda tutmuş; iman, ibadet ve davra-nış bütünlüğü ile ümmetine örnek olmuş, sosyal hayatta dinî duyarlılığa dikkat etmiş, uygun ibadet telakkisini yaygınlaştırmış, ifrat ve tefritten, aşı-rılıktan uzaklaştırmış; çevresinde, yüce Allah’a ibadeti en derin haz bilen duyarlı bir sahâbe kitlesi oluşturmuştur.
Bize düşen, bu mânevî mirasın ilk uygulayıcılarını iyi öğrenmek, anla-mak, anladıklarımızı uygulamak ve en uygun yorumlarla günümüze taşı-maktır.
Biz bu cildi, Resûl-i Ekrem’in hicretin 10. yılında yaptığı hac esnasında irad ettiği Vedâ hutbesiyle, Hz. Peygamber’e, onun ailesinin güzide fertlerine ve ashabına salâtü selâmla bitirmek istiyoruz. Bu hutbe özelde müslüman-lara, genelde ise bütün insanlığa İslâm’ın evrensel mesajını duyuran, insan-ların kardeşliğini ve eşitliğini, temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu vurgulayan önemli bir belgedir.
İki cihan peygamberi Resûl-i Ekrem, hicretin 10. yılında hac ibadeti es-nasında Arafat’ta, 100.000’den fazla müslümana hitaben şöyle buyurdular: Bir kısmımız aslında Veda hutbesi olarak belki bunu bilir. Bu veda hutbesinin her satırını dikkatle okuyup, paylaşalım sürekli çevremize bunları hatırlatma fayda var.
Hz. Peygamber’in Müslümanlara Seslenişi
Ey İnsanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, bu seneden sonra sizinle burada bel-ki de bir daha hiç buluşamayacağım.
İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir şehir ise, can-larınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.
Ashabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hare-ketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayasınız.
Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup doğrudan işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.
Ashabım!
Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin! Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermeniz gere-kir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Câhiliye’den kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altında-dır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.
Ashabım!
Câhiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kal-dırdığım ilk kan davası Abdülmuttalib’in torunu (amcazadem) Rebîa’nın kan davasıdır.
İnsanlar!
Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kurmak gücünü ebedî surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler
dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun ede-cektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.
İnsanlar!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Tanrı emaneti olarak aldınız; onların namusla-rını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üze-rinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üze-rindeki hakkınız, onların aile yuvasını sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları te’dib edebilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşrû bir şekilde, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.
Müminler!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşır-mazsınız. O emanet Allah’ın kitabı Kur’an’dır.
Müminler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz helâl değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.
Ashabım!
Kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.
İnsanlar!
Cenâb-ı Hak her hak sahibine hakkını (Kur’an’da) vermiştir. Vârise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz, ya-hut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah’ın gazabına, melek-lerin lânetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tövbelerini ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.
İnsanlar!
Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
“–Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğüt-te bulundun, diye şahadet ederiz” cevabını verdiler.
Bunun üzerine Hz. Muhammed:
Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! dedi (İbn Hişâm, II, 350; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 542-544).
0 comments