Dua
Hz.Osman’ın Şehit Edilirken Son Sözleri ve Duası
Osman ibn-i Affân (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Kim akşamleyin üç defa:
بِسْمِ اللّٰهِ الَّذِي لَا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ في الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
«Bismillahillezî lâ yedurru mea’smihî şey’ün fi’l-ardı velâ fi’s-semâ’ ve hüve’s-semîu’l-alîm: İsmini zikredince yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah Teâlâ’nın isminden yardım taleb eder, onunla korunurum. O her şeyi işitir ve bilir» derse, sabaha kadar ona ânî bir belâ isâbet etmez. Kim de bunu sabah üç kere okursa, akşama kadar ona ânî bir belâ isâbet etmez.” (Ebû Dâvûd Edeb 101/5088; Tirmizî, Deavât 13)
Bu hadîs-i şerîfi Hz. Osman’dan oğlu Ebân duyup rivâyet etmişti. Birgün Ebân felç oldu. Bu hadîsi ondan işiten biri, Ebân’ın yüzüne bakmaya başladı. Bunu farkeden Ebân:
“–Niçin bana öyle bakıyorsun? Allah’a yemin ederim ki ben Osman adına yalan uydurmadım. Osman da Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz adına yalan uydurmadı. Fakat felç olduğum gün bir şeye öfkelenmiştim de o duayı okumayı unutmuştum.” dedi. (Ebû Dâvûd Edeb 101/5088)
Muhaddis ve fakih bir tâbiî olan ve yedi yıl Medine valiliği yapan Ebân’ın, bu duayı her gün muntazaman okuması, o mübarek neslin bu derin mânalı duaya verdiği ehemmiyeti göstermektedir.
HZ. OSMAN’IN ŞEHİT EDİLİRKEN SON SÖZLERİ
Abdullah ibn-i Selâm (r.a), Hz. Osman’ın şehâdeti esnâsında yanında bulunanlara:
“–Şehît edilirken Hz. Osman’ın son sözleri ne oldu?” diye sordu.
Onlar da şöyle cevap verdiler:
“–Biz onun kanlar içinde kıvranırken üç defâ:
اَللّٰهُمَّ اجْمَعْ أُمَّةَ مُحَمَّدٍ
«Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i bir ve beraber kıl!” dediğini işittik.
Bu sözleri büyük bir hüzün ve esefle dinleyen Abdullah ibn-i Selâm (r.a) şöyle dedi:
“–Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, o hâldeyken Allah’a, ümmet-i Muhammed’in bir araya gelememesi için dua etseydi, kıyamete kadar bir daha toplanamazlardı.” (İbn Asâkîr, Târîhu Dımeşk, XXXIX, 402; İbn Ebi’d-Dünyâ, Muhtadarîn, s. 58; Minşâvî, s. 75)
0 comments