Dini Hikayeler
Ey Rabbim Ölüleri Nasıl Diriltirsin.?
Hz. İbrahim bir gün deniz kenarında bir hayvan leşi gördü. Bir müddet onu seyretti. Sular kabardıkça deniz- deki balıklar o leşten bir şeyler koparmış, sular çekilince vahşi hayvanlara gıda olmuş, tepesine konan kuşlar da onun etiyle midelerini doldurmuşlardı. Bir tek leş, pek çok hayvanın midesine girmiş ve her biri bir tarafa gitmişti.
İnsanlar da böyleydi. Toprağa konulduğu zaman onun cesedi çürüyüp toprak oluyor, veya onu bazen böcekler ve kurtlar yiyor, bazen de yırtıcı hayvanlar parçalıyor veyahut da denizde boğulanlar balıklara yem oluyordu. Kısacası ceset bir arada toplu hâlde kalmıyor, dağılıyordu.
Allah, ölenlere tekrar hayat verecek, çürüyen etler ve kemikler tekrar dirilecek ve bir araya gelip yine bir insan olacaktı. Ama nasıl? Hz. İbrahim bunu dünyada görmeyi istedi ve Rabbine:
– Ya Rabbi! Ölüleri nasıl diriltirsin, bana göster, dedi.
Cenab-ı Hak:
– Ey İbrahim! Sen ölülere hayat vereceğime inanmadın mı, deyince Hz. İbrahim:
– İnandım Rabbim, ancak kalbimin daha çok güven ve tatmin bulması için bunu bana göstermeni arzu ediyorum, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
– O hâlde dört tane kuş al. Onları iyice kendine alıştır. Sonra her birini kes ve parça parça et. Birbirine iyice karıştır. Dört ayrı dağın tepesine birer parça koy, sonra onları kendine çağır. Koşa koşa sana geleceklerdir.
Hz. İbrahim bu emri yerine getirmek üzere bir tavus, bir horoz, bir doğan, bir de karga aldı. Onları besledi ve her birini kendine iyice alıştırdı. Bundan maksat çağırdığı zaman kendisine gelen kuşların, gerçekten bu kuşların olup olmadığını iyice anlamasıydı.
Her biri Hz. İbrahim’e iyice alışmış, Hz. İbrahim de onları diğer hayvanlardan ayırt edip tanıyacak hâle gelmişti. Ve nihayet bir gün hepsini boğazladı. Daha sonra onları parçalara ayırdı. Etlerini, kemiklerini hatta tüylerini birbirine karıştırdı. Tek tek ayıklanması imkânsız hâle ge- len bu karışımı aldı, etraftaki tepelere yöneldi. Avuç avuç bırakarak dönüp geldi. Daha sonra onları çağırdı.
O parçalar birleşip birden uçarak Hz. İbrahim’in önü- ne kadar gelmişlerdi. Hz. İbrahim bu manzara karşısında şükürle iki büklüm oldu ve Rabbini tesbih etti. Sonunda da yakinen inandı ki, böylesine birbiri içine giren bir karışımdaki parçaları bir araya getirip onlara tekrar ha-
yat veren Allah, elbette toprak altındaki insanları da tekrar yaratıp onlara canlılık vermeye kadirdir.
Kıssadan Hisse
1. İnsan, bazen kesin olarak bildiği, inandığı şeyleri, gö- züyle de görmek ister. Bu, son derece tabiî bir hâldir. Hz. İbrahim’in isteği de bu türdendir. Şüphesiz onun, Allah’ın ölüleri dirilteceğine inancı tamdı. Bu konuda hiçbir tered- düdü yoktu. Buna rağmen dirilme hadisesini merak edi- yor, gözüyle de görmek istiyordu.
Allah’ın, Hz. İbrahim’in niyetini bildiği hâlde, “İnanmadın mı?” diye sorması da düşündürücüdür. Böylece Allah, Hz. İbrahim’in içindeki niyetini açıklamasına imkân vermiş oluyordu. Hadiseyi sonradan duyan insanların onun hakkında kötü düşünmelerine fırsat bırakmıyordu.
2. İnsanı hiç yoktan yaratan Cenab-ı Hak, -hâşâ- “Öldük- ten sonra dağılan yapıtaşlarını yaratmaya kadir değildir.” denilemez. Kâinatı yoktan var eden Allah’ın, hiç şüphesiz ikinci kez diriltmeye de gücü yeter. Toprağa gömülen to- humlar çürüdükten sonra Cenab-ı Hak onları ikinci bir baharda yeniden nasıl diritliyorsa, kabirde çürüyen insanı da ikinci bir bahar olan haşir günü tekrar diriltecektir.
3. Rabbimizin biz kullarına ihsan ettiği, gördüğümüz veya göremediğimiz nice nimetleri vardır. Bunları düşünmeli ve Rabbimizin sayılamayacak kadar çok olan nimetleri karşısında iki büklüm olmalı ve bizlere verdiği, fakat farkında bile olamadığımız nice lütufları olduğunu düşünüp bütün bir hayatı hamd ve şükür içinde geçirmeliyiz.
0 comments