Dini Hikayeler
Boşanmayı Düşünenlere Şeytan Nasıl Yaklaşır?
Malum olduğu üzere şeytan ve yardımcılarının tek bir gayesi vardır: İnsanları doğru yoldan uzaklaştırıp Allah’ın razı olmadığı işleri yaptırmak. Şeytan, insanı hiç sevmez. Çünkü sebep itibariyle onun yüzünden ilahi rahmetten kovulmuştur. Cenab-ı Hakk’ın secde emrine muhalefet eden, hakikatle ilgili bütün bağları koparılan ve melek- ler arasındaki yerini de kaybederek tamamen yalnız ka- lan şeytan, bu defa intikam peşine düşmüş, amacına ulaşabilmek için de Allah’tan kıyamete kadar mühlet istemiştir. Belirli bir zamana kadar mühlet verilen şeytan, hatasını anlayıp tevbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmemiş, bilakis daha da azgınlaşmıştır. Bunun üzerine o, kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef seçmiştir. Bu hedef, ilâhi rahmetten uzaklaştırılmasına se- bep olan insandı.
İç dünyası insana karşı intikam duygularıyla dopdolu olan şeytan, yardımcılarıyla beraber her gün toplanır ve
insanları yoldan çıkarmak için planlar yapar. Şeytan, her günkü gibi yine yardımcılarını toplamıştı. Onlara değişik taktikler verdi. Ardından da herkesi görev yerine gönder- di.
Görev zamanı dolan şeytanın yardımcıları ona rapor vermek için geri döndüler. İçlerinden birisi şöyle dedi:
– Efendim! Ben, bir insana vesvese vererek içki içirmeyi başardım. Bu şekilde onu yoldan çıkardım.
Bu haber büyük şeytanın fazla hoşuna gitmemişti. Sadece kafasını sallamakla yetindi. Diğer şeytan söz aldı:
– Ben, bir insanın kumar oynamasına sebep oldum. Her şeyini kaybetmişti. Geriye sadece bir evi kalmıştı. Ona, “Evini de ortaya koy. Kazanırsan bütün kaybettiklerini geri alırsın.” diye vesvese verdim. O da oynadı ve evini kaybet- ti. Şimdi çocuklarıyla birlikte dışarıda kaldı.
Bu haber de şeytanı fazla memnun etmemişti. O daha güzel bir haber bekliyordu. Sıra şeytanın başka bir yardımcısına gelmişti.
– Efendim! Bir adam ile hanımı arasına fitne koydum ve onların arasını açtım. Herkese örnek bir yuvaları vardı. Ama benim sayemde araları açıldı. Boşanmak üzereler. Birbirlerine öyle hakaret ettiler ki, bir daha bir araya gelmeleri mümkün değil.
Bu haber şeytanın çok hoşuna gitmişti. Artık yüzü gülüyordu. Herkesi çağırıp şöyle dedi:
– İşte beklediğim haber buydu. En iyi vazifeyi sen yapmışsın. Seni tebrik ediyorum. Beni çok memnun ettin.
Ardından şeytan, onu yanına çağırarak sırtını sıvazladı ve onu yanına oturttu. Bu şekilde yardımcılarına şu dersi vermek istiyordu:
– Benim en sevdiğim işlerden birisi evli çiftlerin arasını bozmak ve onları birbirinden ayırmaktır. Bunu başaranların yeri benim yanımdır.
Kıssadan Hisse
1. Mümin, Cenab-ı Hakk’ın, kendisini şeytanın şerrinden muhafaza buyurması için çok dua etmelidir. Bu yüzden günde bin defa “Rabbi eûzü bike min hemezâti’ş şeyâtîn ve eûzü bike Rabbi en yahdurûn – Ya Rabbi, şeytanların vesveselerinden, onların başıma üşüşmelerinden Sana sı- ğınırım!” dense yine de az söylenmiş kabul edilmelidir. Çünkü şeytanın pek çok hile ve oyunu vardır. Hiç kimse onunla başa çıkamaz. Fakat, Allah’ın inayeti olursa şeytanın eli-kolu bağlanır. Zira, o sadece insanların gönlüne vesve- se tohumları atar ve şerre sebebiyet verir. Ama, işin hâlıkı, yaratıcısı o değildir. Hayrı da şerri de, nuru da karanlığı da yaratan Allah’tır. O yüzden şeytanın hilelerinden Rabbimize sığınmalı ve daima tetikte olmalıyız.
2. Evli çiftlerin arasının bozulması veya ayrılmaları şeytanı en çok sevindiren hâdiselerden birisidir. Bütün hayatını bizim inancımıza göre, ahiret hayatını da birlikte geçirmeye, kederi ve sevinci, varlığı ve yokluğu paylaşmaya söz vermiş ve kelimenin tam anlamıyla bir bütün olmaya karar vermiş çiftlerin, paylaşamadıkları bir şeylerin olduğu dönemlerde, ağızlardan çıkan kelimelere dikkat etmeleri
gerekir. Şeytan öncelikle eşlere birbirlerine hakaret dolu sözler söylettirmeye çalışarak onların arasını açar.
“Bakılacak yüze utanılacak söz söyleme” demiş atala- rımız. Eşler, birbirleri için hem dünyada, hem de ahirette, hem bugün hem de yarın bakılacak yüzlerin başında gelir. O yüze, “Senin neyin var ki? Ne özelliğin var Allah aşkına? Paran mı, güzelliğin mi, yakışıklılığın mı, makamın mı? Neyin var söyle? Bugünkü aklım olsaydı seninle katiyyen evlenmezdim.” türünden sözler sarf etmek, eşler arasında kapanması zor yaralar açar.
Her ortamda şuur düzeyini muhafaza ederek, her ke- limenin hesabını verme sorumluluğu içinde ve mutla- ka düşünerek konuşmalıyız. Unutmayalım, düşünmeden konuşmanın cezası konuştuktan sonra düşünmektir. Bugün etrafımızda nice konuştuktan sonra düşünen dul insanlar vardır.
0 comments