Dini Hikayeler
Avucumdaki Kelebek
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz ,nasıl diriltilirseniz öyle hasredilirsiniz ” diyor ahlakın temel dinamiklerini insanoğluna sunan güzel peygamber ( sav).Bu da gösteriyor ki ; yaşam tarzı ,tercihler ,seçimler , yol ayrımları insanoğluna bırakılmış. Her kader insanın kendi çabasına bağlanmış.
Çalışkan ya da tembel, iyi ya da kötü olmak…Cömert ya da cimri olmak mesela. Milyonlarca güzergah sunsa da bize hayat, seçtiğimiz yollarımızdır alnımıza yazılan kader. Yine tercihlerimizle
İlgilidir çektiğimiz her keder .
Biz kendimize neyi yakıştırıyorsak ;odur bizim için yaşam ve nasıl bir ömür geçirdiysek ; öyle bir ölümle karşılaşacağız demektir filmin sonunda .
Ahlaki her değer , insanın fıtratından gelen “güzele yönelme “eğiliminden dolayı yaratıldığımız günden bugüne ulaşmış ve dini , dili, rengi ,ırkı her ne olursa olsun ;vicdanlı her insan tarafından kabul görülmüştür.
İnsanoğlu için hayata dair iki seçenek vardır her daim :
Fıtrata uygun olarak “güzel yasamak” ya da diğerleri. ..
Gelelim kıssadan hisselimize, insanlığa dair bir nasihat ekleyelim bugün heybemize:
Vakti zamanında meşhur bir bilge varmış. Sorulan her soruyu doğru cevaplarmış. Öyle bir bilgeymiş ki ;namı yayılmış dört bir yana. Ziyaretine gelen ilminden içmiş ,kana kana. Herkes sorusunu sorar , cevabını alırmış . Kimin bir derdi olsa , ondan memnun kalırmış. Yarası olan merhem ararken bu dervişten, gocunan da varmış elbet. Yara kalpte olmasın yeter ki ,gerisi mutlak düzelir , sabret !
Gelenlerin içinde bir tane genç te varmış .Bu gencin kalbi karardıkça kararmış. Ziftini bulaştırmak için yaralılar çarşısına, oturuvermiş dervişin karşısına. ” sualim var onun için geldim ” dermiş lakin , amacı bilgeyi küçük düşürmekmiş. Eğer sorduğu soruyu bilemezse derviş , herkes ; ” bu ne biçim bilge ! ” dermiş. Bunun için bir tezgah hazırlamış. Dağlardan bir kelebek yakalamış. Zavallı kelebeği avucunda bir güzel sarmış. Öyle ki ; hiç görünmüyormuş artık kelebek. Avucunu uzatıp bilgeye , soracakmış ” kelebek canlı mi , ölü mü ? ” diye. ” Canlı ” derse bilge , elinde sıkıp öldürecekmiş. Yok eğer ” ölü ” derse , avucunu açıp ” hani ölüydü ? ” diyecekmiş. Aklı sıra bilgeyi herkese rezil , rüsva edecekmiş. “Gel bakalım ” demiş bilge , ” haydi sor sorunu , söyleyeyim sana derdinin sonunu .” Herkes pür dikkat ! Gözler fal taşı misali açık ; iyice yaklaşmış çocuk . ” sen her sorunun cevabını bilen bilgeymişsin, elimde bir kelebek var . Ölü mü, diri mi ? Bil de herkes ilminden nasiplensin ”
Bilge gencin gözlerine bakmış , sanki aklından geçenler bir bir içine akmış. Ayağa kalkmış bilge , gence yanaşmış, avucunu avucuna almış . Ellerini avucunda çevirmiş, ve o tarihi cevabı vermiş :
-senin elinde evladım , senin elinde…
Evet , her şey insanın elinde ; iyilik te , kötülük te.Ister salalım avuçlarımızdan kanatlansın , güzellik kelebeği . Ya da öldürelim kendi ellerimizle , güzele dair her şeyi .Seçim bizim…
Hani kazılan kuyuya ilk kazan kişi düşer ya! Hani insan ederse kötülüğe niyet ; o niyete göre mutlaka ödetir hayat bir diyet.
Madem hal böyle , öldürmeyelim biz yüreğimizden çıkan güzel duyguları . Şu üç günlük dünyadan , üç yüzü aşkın kırık gönül bırakarak ayrılmayalım. İyiye , güzele dair ne varsa heybemizde , paylaştığımız da yalnızca o olsun dostumuzla.
Gönül hazinesinde , insanı değerli kılan her güzel duygunun , en büyük servetiniz olması temennisi ile…
0 comments