Dini Bilgiler
Ölen kişi sevdiklerini unutur mu?
Bugün ”ölen kişi sevdiğini unutur mu” sorusu özelinde bu konuyu irdelemek istedik
“Biz insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık.” (Kehf, 7)
Dünyanın yaratılışındaki çok yüksek gayelerden biri de insanların canı, malı ve sevdikleriyle imtihan edilmesidir. Bu imtihanın neticeleri de gayet dikkatli bir şekilde muhafaza edilmektedir. İnsanın en basit halleri ve duyguları bile, melekler ve kuvve-i hafızaları tarafından kaydediliyor. Ve her biri hesap anında çok ehemmiyet kazanır.
“Ve kitab (amel defteri, ortaya) konulmuştur. Artık günahkârları görürsün ki onda (yazılı) olanlardan korkan kimseler olarak: “Vay halimize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük hiçbir şey bırakmadan sayıp dökmüş?” derler. Böylece yaptıklarını hazır olarak bulmuşlardır. Rabbin ise hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 49)
Ahirette her şey hatırlanacak
Amellerde bu kadar dikkatli bir gözetim varsa, insanın sevdiği ve aşkla bağlandığı birisi hakkındaki günah veya sevabından hesaba çekilmemesi düşünülemez. Öyleyse ahirette insana, dünyadaki her şey ister istemez hatırlatılacak ve hesaba çekilecektir.
Ölen kişi, berzah âleminde dünyada sevdiği şeylerden ayrılık azabını çekecektir
Ölümün mânâsı; “insanın sahip olduğu şeylerden, bu âleme uygun olmayan başka bir âleme sürüklenmek suretiyle ayrılması” demektir. Bu bakımdan eğer insan için dünyada sevdiği, kendisiyle rahatladığı ve varlığına önem verdiği bir şey varsa, ölümden sonra bu şey hakkında insanın üzüntüsü oldukça büyür ve ondan ayrılmanın elemi oldukça çetinleşir.
Ölümle, kişiye hayatta keşfolunmamış (açılmamış) şeyler keşfolunur. (Uyku âleminde iken keşfolunmamış şeylerin bazen uyanık bir kimseye keşfolunduğu gibi!) İnsanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar. İnsanoğluna ilk keşfolunan, ona zarar veya fayda veren iyilikler ve kötülüklerdir! Herhangi bir günaha baktığında onun için öyle bir hasret çeker ki o hasretten kurtulmak için ateşin derinliklerine dalmayı bile tercih eder.
Bunlar, azap ve elemlerin büyükleridir. Nefes kesildiğinde ve kişi defnedilmeden önce insana hücum ederler. Sonra defnedileceği zaman ruhu, başka bir çeşit azabı tatmak için cesede geri çevrilir. (İmam Gazâlî)
İnsan cesedi ölü olarak tabutunda taşındığı vakitte, ruhu ölü olmayıp geride kalanları düşünerek o tabutun üzerinde kanat çırparak Hz. Peygamber (asm) bir hutbesinde dediği gibi şöyle der: “Ey ehlim, ailem ve çocuklarım! Dünya benimle oynadığı gibi, sizinle de oynamasın. Ben, helal haram demeden mal biriktirdim. Dolayısıyla, bu mal başkasına kaldı, ama hesabım ise ben vereceğim. Binâen aleyh, benim başıma gelen şeyin sizin başınıza da gelmesinden sakının” (Râzî)
Cennette ise;
•Eğer sevgisi onu harama sevk etmemiş ve ikisi de cennete girmişse; cennette sevdiğini hatırlar ve onunla görüşebilir.
•Eğer bu sevgi ile harama girdiyse; hem ayrılık azabına, hem günahların azabına sebep olacağından sevgisi nefret ve pişmanlığa dönüşür.
“O gün cehennem de getirilir; insan o gün (günahlarını); artık o hatırlama (nın faydası) ona nereden olacak? (O zaman insan:) “Keşke ben, (bu ebedî) hayâtım için önceden (dünyada iken iyi ameller) yapsaydım!” der.” (Fecr, 23-24)
•Fakat kişi kendisi cenneti, sevdiği cehennemi hak ettiyse; Allah (cc) onu üzmemek için cennet ehlinden kendisine çok daha layık ve cazip kişiyi vererek sevdiğini unutturabilir. Çünkü dünya hayatında bile kişinin sevgisi her zaman aynı şiddette değildir.
“Mü’minin kalbi, kaynayan bir tencereden daha çok değişikliğe uğramaya maruzdur.” (Ahmed, Hâkim)
Mü’minlerin birbirine kardeşâne sevgileri de ahirette unutulmayacaktır
Mü’min, dünya hayatında sevdiği insanı ölüp ahirete gittiğinde de unutmaz. Hatta Vakıa Suresi 16. ayette de geçtiği gibi ehl-i cennet karşılıklı tahtlar üzerinde oturup dünyadaki hatıralarını ve maceralarını birbirlerine anlatırlar. Böylelikle âhirette mü’minin lezzeti ve sevinci artar.
0 comments