Dini Bilgiler
İslam’a göre ticarette kar oranı nedir?
İslam’a göre ticarette kar oranı nedir? Müslüman bir tüccar malını istediği fiyata satabilir mi? İslam’da ticaret ahlakı…
İslam dini, alım satım akitlerinde kesin bir kâr haddi koymamış, bunu piyasa şartlarına bırakmıştır. Konuyla ilgili olarak Allah Resûlü (s.a.s.), fiyatlar artmaya başladığında kendisinden bu duruma müdahale etmesi istendiğinde şöyle buyurmuştur: “Şüphe yok ki, fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allah’tır. Ben sizden herhangi birinin malına ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle o kimsenin hakkını benden ister olduğu halde, Rabbime kavuşmak istemem.” (Ebû Dâvud, İcâre, 15; Tirmizî, Bûyû’ 73) Ayrıca Hz. Peygamberin (s.a.s.), kendisine kurbanlık bir koyun satın alması için para verdiği Hakîm b. Hizâm’ın bir dinara satın aldığı koyunu iki dinara satıp, sonra bir dinara bir koyun satın almasını (diğer bir rivayette bir dinara satın aldığı iki koyundan birisini bir dinara satmasını) kınamamış, üstelik ona hayır duada bulunmuştur (Ebû Dâvûd, Büyû’, 28; Tirmizî, Büyû’, 34).
Fakihler de bundan hareketle kâr haddinin eşyadan eşyaya fark edebileceğini, bu sebeple de kesin bir takdir yapılamayacağını söylemişlerdir (Kâsânî, Bedâi’, V, 129). Bununla birlikte piyasada suistimaller olduğu, karaborsacıların devreye girerek halkı mağdur ettikleri, özellikle halkın zaruri ihtiyaçları sayılabilecek mallarda aşırı fiyat artışları yaşandığı durumlarda, kamu otoritesinin fiyatlara müdahale etme (narh koyma) yetkisi vardır (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 226). Aşırı fiyatın tespitinde ise bilirkişilerin günün piyasa şartları içerisindeki belirlemeleri esas alınır.
Burada İslâm tarafından faizin yasaklanmasının ve ticarete izin verilmesinin nedenlerini araştırmak gerekir. Kur’an’da şöyle -buyrulur: “Allah alış verişi helâl, faizi haram kılmıştır.” (II: 275) Bu gün bile, İslam düşmanları, ” Alım satım da ancak faiz gibidir.” Ayetini gösterirler. Alış veriş helal ise, faizin de helal olması gerektiğini, çünkü «faizin, para alış verişinin bir sonucu olduğu» görüşünü ileri sürerler. Ticarete yatırılan para, «kar» denen bir fazlalıkgetirmektedir. Bankaya yatırılan para da faiz Allah, bir «artığı» yasaklamakta, ötekine izin vermektedir. O halde, ikisi arasında ne fark vardır? Bu konu, gerek ahlaki açıdan, gerekse hukukî açıdan, seçkin hukukçular tarafından, enine boyuna tartışılmıştır. Biz burada, soruna, ekonomik açıdan bakacağız:
- a) Ticareti faizden ayıran, ticarette «risk» etkeninin oluşudur. Riski üstlenme, İslâm’ın izin verdiği ticaretin temelidir.Oysa faiz, sabittir, kâr gibi değişken değildir.
- b) Ticaretten oluşan kâr,atılımın ve girişiminbir sonucudur. Faiz de ne atılım, ne de girişim söz konusudur. Çünkü kredi veren borçlu veya yatırımcının kâr ve zararına bakmaksızın, tutarı belli bir geliri garantilemiştir.
- c) Ticarette mal alınıp bedeli ödendikten sonra, alış verişson bulur. Bundan sonra, alıcı, satıcıya hiç bir şey ödemez. Fakat faiz işleminde, ona para ödenmediği sürece, kreditörün faiz gelirisürecektir. Bu yüzden, ticaretten sağlânan kârda bir sınır vardır. Faizde ise böylesine bir sınırlama yoktur.
- d) Ticaret, üretken olduğu ve kişi ancakemek ve becerisiniortaya koyarak ve de zorlukları yenerek kazanç sağladığı için, istihdam olanakları yaratmakta ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmaktadır. 1929 – 1933 yıllarında ortaya çıkan ekonomik buhrana faiz yol açmıştır. Bu olay, kapitalist ülke ekonomistlerini, klâsik ekonomik teoriyi bir yana itmeye ve faizin yer almadığı yeni ekonomik teoriler
geliştirmeye zorlamıştır. J. M. Keynes, «Para, İstihdam ve Faiz Genel Teorisi» adlı ünlü eserinde, bu konuya ilişkin şu görüşü ileri sürer «Faizin parasal değeri, para dışı üretim mallarında faizin mala oranla değerini arttıracak, bu malların üretimini engellemektedir. Öte yandan, para üretimi için yatırımları harekete geçirme olanağı da yoktur. Çünkü, varsayım olarak, para, üretilemez» Bir başka yerde de şöyle değinir faize Keynes: «Faiz, istihdam üzerinde şaşılacak bir rol oynamaktadır. Öyle görülüyor ki, faiz, istihdam düzeyini sınırlamaktadır.» Gerçekten bunalımı başlatan da, onu daha kötüye götüren de faizdir, ticaret değil.
- e) Ticaret, yakın işbirliğine ve karşılıklı fikir alış verişine aracı olmakta, bunun sonucu olarakuygarlığıngelişmesinde üstün bir rol oynamaktadır. Buna karşılık, faiz, insanı cimriliğe, bencilliğe itmekte ve ondan acıma duygusunu silmektedir. Böylece, faiz, karşılıklı yardımlaşmayı kökünden yıkmakta, ekonomik büyümeyi önlemekte ve işsizliğiartırmaktadır. Ama İslâmi bir devlette, ticaret, toplum için bir nimettir.
SONUÇ
Bu bölümdeki incelemeden çıkarılacak sonuç şudur: İslâm, her türlü meşru faaliyeti teşviketmiştir. Takas’a sınırlı olarak izin verilmiştir. Öte yandan tekelcilik ve spekülasyonreddedilmiştir. çünkü bu faaliyetler «sosyal yarar»ın en üst düzeye çıkarılmasını engellemektedir. İslâmda serbest ticaret esastır. Özel durumlarda, ticaret konusunda, koruyucu bir politika izlenmesine de izin verilebilir. Dampingin reddedilmesi gerekir. Ticaretle faiz arasında yapısal bir fark vardır. İslâm’ın ticarete ilişkin ilkeleri tüccar ve sanayici tarafından benimsenirse, yoksullar, bugünkü ekonomide yaygın olan ticari durgunluğun zararlarından korunmuş olacaktır. “
0 comments