loading...

Dua

Hz. Meryem’in annesinin yaptığı dua…

By  | 

Hz. Meryem’in (a.s.) annesi İmran’ın yaptığı dua…

loading...

İmrân, kızı Meryem (a.s.) için;

loading...

وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

“Onu (Meryem’i) ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum/Sen’in korumanı diliyorum” (Âl-i İmrân, 3/36) diye duâ etmiştir.

Yüce Allah, İmrân’ın duâsını kabul ettiğini şöyle bildirmektedir:

فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا

“Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyyâ da onun bakımını üstlendi.” (Âl-i İmrân, 3/37)

“İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem’i de (Allah misal verdi)… Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve O, Rabbinin sözlerini, kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.” (Tahrim, 66/12)

“Ey Meryem, Allah seni seçti, temizledi ve dünyakadınlarına üstün kıldı.” (Al-iİmran, 3/42 )

Kur’an’da kendi ismi ile bizzat geçen tek kadın: Hz.Meryem. Allah (cc) onu tüm insanlığa örnek gösterdi.

İmran ailesinden İmran b.Masan’ın karısı Hannebinti Hâzuka’nın kızıydı. Âlemlere üstün kılınan bir soydan geliyordu. Allah tarafından nadide bir bitki gibi yetiştirilmişti[1].  Allah kendisini cennet nimetleriyle beslemişti. Meryem’in hali ve tavrı, Allah’ın onun şahsında tecelli eden kudreti, eniştesi Zekeriyya(a.s)’ya ilham olmuş[2] ve Rabbinden ilerlemiş yaşına rağmen bir evlat istemişti. Allah da onu Yahya (a.s) ile müjdeledi.

O, babasız doğmakla Allah’ın bir mucizesi olan Hz. İsa’nın annesi… İslam’da üstün nitelikleri sebebiyle yü­celtilen, iffet ve itaat simgesi bir şahsiyet olarak gösteriliyor, Hıristiyanlık’­ta ise “tanrı doğuran” olarak niteleniyordu.[3]

Meryem adanmış bir evlattı. Annesi onu Rabbine bağlılığını ve samimiyetini göstermek üzere “Rabbim karnımdakini hür birisi olarak tümüyle yalnızca sana adadım.” (Ali İmran 3/35) diyerek Allah’a adamıştı. Ve “Rabbi O’nu, güzel bir kabul ile kabul etti.”(Ali İmran 3/37)  Fakat o karnındaki bebeğin erkek olacağını düşünmüştü. Kız olduğunu görünce Rabbine şöyle seslendi: “Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum.Oysa erkek, kız gibi değildir.”  Yavrusunun ismini de yine kendisi koydu: “Ona Meryem adını verdim,dedi.” (Ali İmran 3/36)

O bilinçli anne, hemen ardından Allah’tan, yavrusu Meryem’i şeytanın şerrinden korumasını ve o kız çocuğunu salih kadınlardan kılmasını niyaz etti. Bu davranış o günden bu güne bütün annelerin örnek alması gereken bir davranıştır. Zira Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur; “Yeni doğan hiçbir çocuk yoktur ki, doğarken şeytan ona dokunmasın. O’nundokunmasından çocuk ağlar. Bundan yalnız Meryem ile oğlu müstesna kalmıştır.”[4]

Böylelikle Hz. Meryem Allah tarafından hüsnü kabul görerek Mescid-i Aksa’daki yerini almıştı. Elbette o, annesinin dediği gibi bir erkeğin üstlendiği rolü üstlenemeyecekti. Fakat Allah Teâlâ’nın onunla ilgili takdiri başkaydı.

“Rabbi O’nu, bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriyya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi.”(Ali İmran 3/37)

Allah Hz. Meryem’i, bütün salih amelleri öğrenip hayatını ona göre şekillendirmesini sağlamak için Zekeriya gibi bir peygamberin gözetimine vermişti. Rivayetlere göre Hz. Zekeriya, Meryem olgunluk çağına geldiğinde, mabette O’nun için özel bir oda inşa ederek oraya yerleştirdi. Bundan sonra Meryem, mabette odasına kapanarak gece gündüz ibadetle meşgul oldu.[5]

Hz. Zekeriyya Meryem’in yanında yazın kış, kışın da yaz meyveleri buluyordu. Merakını gidermek için bu meyvelerin nereden geldiğini sorduğunda ondan “Bu Allah tarafındandır. O dilediğine sayısız rızık verir.” (Ali İmran 3/37) cevabını almıştı.

Meryem’in bu halini gören Hz. Zekeriyya, Rabbinin hazinesinin ne kadar geniş olduğunu tekrar idrak edip Rabbinden bir evlat istedi. Aslında o normal şartlar altında bir evladı olamayacağını biliyordu. Çünkü kendisine ihtiyarlık gelip çatmıştı ve karısı da kısırdı. Öyle görünüyor ki Allah ilk insanın yaratılışında gerçekleştirdiği ve unutulmuş olan harikuladeliği tekrar hatırlatmak istiyordu. Ve buna ilk olarak,  Zekeriyya (a.s)’ya,  Kelime’yi tasdik edecek olan Hz. Yahya’yı müjdeleyerek başladı. Çünkü anne ve baba konumundaki bu kişilerin çocuk sahibi olmak için bir mucizeye ihtiyaçları vardı.

Diğer taraftan Allah Hz. Meryem’i de şahit olacağı mucizeye hazırlıyordu. Ona cennetten nimetler gönderiyor, imanını olağanüstü olaylarla pekiştiriyordu. Ve Meryem’in yaşadığı bu harikulade olaylara bir peygamberi de şahit tutuyordu. Meryem, Allah tarafından seçilip bütün dünya kadınlarına üstün kılınmıştı. Karşılığında yapması gereken şeyin de Rabbi huzurunda secdeye kapanmak olduğu ona bizzat Allah tarafından bildirilmişti. Aslında bütün bunlar zor bir imtihanın habercisiydi. İffetiyle bilinen kadının, iffetiyle imtihan oluşu…

Allah Kur’an’da, akla gelebilecek şüpheleri gidermek için Hz. Meryem’in iffetli oluşunu, İsa’nın ona müjdelenmesinden önce anlatır. Onun sonradan yaşayacağı bu hadiseye zihinleri hazırlamak üzere, onun iffetine, ibadete düşkünlüğüne, seçilmişliğine çokça vurgu yapılmıştır.

“Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah’a sığınırım! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen(bana dokunma) Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam içinRabbinin bir elçisiyim, dedi. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir, dedi. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş)bir iş idi.” ( Meryem, 19/ 18, 19, 20, 21 )

Kur’an, Meryem’e müjdelenen çocuğun özellikle “Kelime” olduğunu vurgulamaktadır. Fakat bu kelime öyle harflerden oluşmuş kelimelerden değildi. Bu, Allah’ın tekvinî iradesini temsil eden hayat dolu hareketli bir varlıktı. “Ol” kelimesinden ibaret olan bu ilâhî irade, Meryem oğlu İsa isminde bir insana dönüşmüştü.

O iffet abidesi Meryem, kendisine Rabbi tarafından babasız bir çocuk müjdelendiğinde önce: “Bana erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?” diyerek aslında cevabını bildiği soruyu sormaktan kendisini alıkoyamadı. Çünkü insanların onu neyle suçlayacaklarını ve hamile olduğu anlaşıldığında ne sıkıntılarla karşı karşıya kalacağını biliyordu. Fakat Rabbine güvendi ve isyan etmedi. Allah yine de kulu Meryem’in kalbinin tatmin olması için ona müjdelenen kelime ile ilgili bilgi vermeye devam etti.[6]

Meryem, hamile kaldı ve karnındaki çocukla uzak bir yere çekildi. Bundan sonrası Meryem Suresi’nde şöyle anlatılmıştır:

“Doğum sancısı onu bir hurma ağacına dayanmaya sevketti. ‘Keşke dedi bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim.’ Aşağısından (İsa yahut melek) şöyle seslendi: ‘Tasalanma! Rabbin senin alt tarafında bir su arkı vücuda getirmiştir. Hurma dalını kendine doğru silkele ki üzerine taze, olgun hurma dökülsün. Ye, iç gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben çok merhametli olan Allah’a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.” (Meryem 19/23-26)

Kavminin yanına kucağında İsa ile gelince kavmi ona sorular yöneltti. O da rabbinin dediğini yaparak “Cevabınızı ondan alın.” anlamında kucağındaki çocuğu işaret etti.[7] Meryem, kendisine yöneltilen onca iftiraya ve hakarete karşılık, yine de onurlu ve saygın kişiliğini korumayı bilmişti. İffetin, temizliğin ve Allah’a şüphe etmeksizin teslim olmuşluğun en çarpıcı örneğini vererek, tüm suçlamalara ve hakaretlere sabırla tahammül etmişti. Eğer böyle olmasaydı Kur’an’da bu kadar övülmez, insanlara böyle örnek gösterilmezdi. Allah Rasûlu onun hakkında “Ölüp ruhu semaya yükselen kadınların en hayırlısı Meryem’dir.” [8]buyurmazdı.

Bugün olduğumuz yerden Hz. Meryem’e baktığımda, asırlar öncesinden bize nasıl örnek olduğunu görüyoruz. Her genç kızın talip olduğu annelik duygusunun aslında bir mucize anlamı taşıdığını ve bizim bunu ne kadar normalleştirdiğimizi görüyoruz.  İffetli olmanın, yaratıldığımız ilk zamanki gibi tertemiz ve masum kalmanın, aslında “Allah tarafından nadide bir çiçek gibi yetiştirilmek”anlamına geldiğini fark ediyoruz. Hayatta imtihan olarak gördüğümüz, bizi isyan kıyısına getiren şeylerin ise onun imtihanı yanında ne kadar basit olduğunu görüyoruz.

Onun gibi olmanın aslında zor olmadığını idrak ediyoruz. Eğer zor olsaydı Allah onu bize örnek göstermezdi, öyle değil mi?  Ve eğer onu örnek alırsak, ona yardım ettiği gibi,bize de güç vereceğine ve bize destekleyeceğine inanıyoruz. İffetli olmanın, Allah katında övgü vesilesi olduğunu görüyorve onun, bu övgüyü ne kadar hak ettiğine şahitlik ediyoruz. Ve belki diyoruz, buna şahitlik etmek bizi de ona biraz olsun yaklaştırır.

Allah ümmetin bütün kadınlarını Hz. Meryem gibi iffetli kılsın!

loading...