Dini Bilgiler
Nazar Ne Zaman Değer ve Nazardan nasıl korunmalıyız?
Sözlükte Nazar: Bakmak, görmek, düşünmek anlamlarına gelir.
Terim Olarak Nazar:Beğenilen ve imrenilen bir şeye kıskançlık ve haset hisleriyle bakarak, onu olumsuz şekilde etkilemektir. Buna, göz değmesi de denir.
Beğenilen ve imrenilen şeylere, gıyaplarında kıskançlık ve haset hisleriyle hayranlığını ifade etmenin, söz konusu şeyleri olumsuz bir şekilde etkilediği de düşünülmektedir.
Bu tanımlardan sonra konuyu merek edilen yönleriyle incelemeye çalışalım.
1.Bilimsel Açıdan Nazarın Konumu Nedir?
‘Nazar konusunu pozitif bilimlerin yöntemiyle açıklama imkânı bulunmamaktadır. Normal sınırlar çerçevesindeki duyuş, düşünüş ve davranışları aşan olayları inceleyen parapsikoloji nazarı psikokinetik (telekinezi) olaylar içinde mütalaa etmekte ve bu tür hadiseleri birer vakıa olarak kabul etmektedir.’[1]
2.Nazar Nasıl Etkili Olur?
İnsanın içinde oluşan haset ve kıskançlık duygularının, gözlerde kıskanılan şeyi olumsuz olarak etkileyecek ışınlar yayılmasına sebep olduğu düşünülmektedir.
Elmalılı Hamdi Yazır, nazar olayını şu şekilde izah etmektedir: “Öfkenin bedende bir hükmü ve tesiri olduğu gibi, gözlerin de karşılarındakine bakışlarına göre, iyi veya kötü bir hükmü vardır. Kimi elektrik gibi dokunur, çarpar, mıknatıslar, manyatize eder; kimi tutkun olur, kimi de aldığı etkiyle kıskançlığından bir öfkeye düşer, türlü türlü suikastlara, tuzaklara kalkışır ki maddî veya manevî bunun hangisi olursa olsun hedefine ulaştığında göz isabet etmesi, göz değmesi veya nazar denilen şey olur. Bunun hakkında uzun uzadıya sözler söylenmiş, inkâr edenler ve böyle bir şeyin olduğunu kabul edenler olmuş ise de biz detayına gerek duymayarak bu kadarla yetiniyoruz. Nasıllığı ne şekilde olursa olsun göz değmesi vardır. Allah korusun, göze batmak tehlikeli bir şeydir.”[2]
3.Nazarın, Kaderi Aşan Bir Etkisi Var mıdır?
Göz değmesi etkili olmakla birlikte, Allah’ın takdirine aykırı olarak meydana gelmesi mümkün değildir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kaderi geçecek bir şey bulunsaydı bu göz değmesi olurdu.”[3]
Allah, etkili olmasını istemediği nazarın etkili olmasına engel olur. “Allah koruyacağı kulları için göz değmesine karşı bir siper yapar.”[4]
4.Nazar Konusu Kur’an’da Yer Almakta mıdır?
Nazar konusu Kur’an’da direk olarak değil, dolaylı olarak yer almaktadır.
Nazarla ilgili oldukları hususunda yaygın bir kanaat bulunan iki ayet vardır. Bu iki ayeti inceleyelim:
1-Nazarla ilgili olduğu kabul edilen Kalem suresinin 51. ayeti ile ardından gelen ayetin mealleri ve ilgili açıklamalar şöyledir:
“O inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâla da (kin ve hasetlerinden:) “Hiç şüphe yok o bir delidir” derler. Oysa o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür.”[5]
Bu ayette geçen “…neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi” bölümünün nazarla ilgili olup olmadığı tartışmalı olmakla birlikte alimlerin çoğunluğu burada kastedilenin nazar olduğu kanaatine varmışlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır, konuyu şöyle açıklamıştır:
“51. Gerçekte o inkârcılar, Allah’ın nimetlerine nankörlük ederek âyetlerine yalan deyip seni yalancı çıkarmaya kalkışan ve durumları ve huyları anlatılan Mekke kâfirleri, o zikri, Allah tarafından öğüt olarak okuduğun Kur’an’ı işittikleri vakit, az daha seni gözleri ile kaydıracaklardı. Onun yüksekliğini öyle hissetmişlerdi ki kıskançlıklarından az daha nazar değdirecekler, aç ve kem gözlerinin kötülükleriyle ellerinden gelse seni yok edeceklerdi. İnanmayanlar bu sûre ile veya bundan evvel Kur’an’ı ilk işittikleri zaman onun nazmı ve mânâsıyla edebî güzelliğinin yüksekliğini ve peygamberin ona nâil olmasını son derece kıskanmış ve hemen hemen yiyecek gibi bütün bakışlarını ona dikmiş, onu kaydırmak istemişler, bu onların o derece dikkat nazarlarını çekmişti. Öyle iken bir de durmuşlar, o herhalde bir deli diyorlar, şaşkınlıklarından kendi kendileriyle çelişkiye düşüyorlar. Böylece gözlerinin zehirini kendilerine döküyorlar.”[6]
Müfessir Ömer Nasuhi Bilmen de kastedilenin nazar olduğundan yola çıkarak şu açıklamayı yapmıştır:
“(Ve) Ey Son Peygamber!. (Az kaldı ki:) Senin zamanındaki (o kâfir olanlar) o İslâmiyet düşmanları (o zikri işittikleri zaman) hakikati beyan eden Kur’an’ın âyetlerini dinledikleri vakit, pek şiddetli olan düşmanlıklarından dolayı (seni gözleri ile kaydırıversinler.) çıkası gözleri ile yer yüzüne düşürüversinler. Sana o kadar düşmanca bir gözle baktılar, sana nazar değdirecek gibi bir vaziyet aldılar (ve) o hain dinsizler, tam bir cehâletlerinden dolayı (derler ki: Şüphe yok O) Peygamberlik iddiasında bulunan (elbette bir mecnundur.) çünkü o Kur’an âyetleri diye bir şeyler okuyor, bize bilmediğimiz hayret verici şeyleri haber veriyor.”[7]
Diyanet Tefsiri, nazar hakkında başka deliller bulunduğunu kabul etmekle birlikte, buradaki kastın nazar olmadığı görüşünü savunmuştur:
“Müşrikler Hz. Peygamber’i gördüklerinde, ona karşı duydukları kıskançlık ve düşmanlık sebebiyle gözleriyle onu oklayıp öldüreceklermiş gibi bakarlardı. 51. âyet onların bu psikolojik durumunu tasvir etmektedir. Bu âyetin nazarla (göz değmesi) ilgili olduğu yolunda yaygın bir kanaat bulunmakla birlikte bu kanaat kesin bir bilgiye dayanmamaktadır. Nitekim Şevkânî’nin aktardığına göre (V, 319) çok yönlü bir âlim olan İbn Kuteybe de âyette müşriklerin Resûlullah’a nazar değdirmelerinden söz edilmediğini, Resûlullah Kur’an okuduğunda inkârcıların ona kinle ve düşmanlık duygularıyla baktıklarının anlatıldığını ifade etmiştir. Buna göre nazar hakkında başka deliller varsa da bu âyetin onunla ilgisi yoktur.”[8]
2-Nazar ile ilgili olduğu kabul edilen Yusuf suresinin 67. ayetinin meali ve ilgili açıklamalar şöyledir:
“Sonra şöyle dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.”[9]
Burada nazarla ilgili olarak cevap verilmesi gereken soru şudur:
Hz. Yakup, niçin oğullarının şehre bir kapıdan değil de ayrı ayrı kapılardan girmesini istemiştir?
Alimlerin çoğu, buradaki sebebin göz değmesini engellemek olduğunu kabul etmekle birlikte, sebebin siyasi olduğunu savunanlar da olmuştur.
Müfessir Sabuni ayeti tefsir ederken, bu iki hususu şu şekilde anlatmıştır:
“Hz. Ya‘kub’un oğullarına şehre ayrı ayrı kapılardan girmelerini emretmesi iki şekilde yorumlanmıştır: a) Oğulları gösterişliydiler ve güzel giyinirlerdi. Hep birlikte aynı kapıdan girdikleri takdirde onlara göz değeceğinden korkmuş, dolayısıyla ayrı kapılardan girmelerini emretmiştir. Göz değmesi olayının gerçek olup olmadığı konusu müfessirler tarafından tartışılmış olmakla birlikte, Hz. Peygamber’in, torunları Hasan ile Hüseyin’i kem gözlerden koruması için Allah’a dua ettiği rivayet edilmiştir (Buhârî, “Enbiyâ”, 10). Yine Resûlullah’ın “Göz değmesi haktır; eğer kaderi geçecek bir şey olsaydı göz değmesi kaderi geçerdi” dediği rivayet edilmiştir (Müslim, “Selâm”, 41-42; göz değmesi hakkında ayrıca bk. Kalem 68/51). b) Hz.Ya‘kub’un endişesi siyasîdir. Böyle görkemli, güçlü, kuvvetli insanların şehre toplu halde girmeleri gerek halkın gerekse kralın dikkatini çeker, neticede başlarına bir hal gelebilirdi (Râzî, XVIII, 172).”[10]
Ömer Nasuhi bilmen ise, Hz. Yakup’un oğullarına nazar değmesine engel olmak için böyle isteğini ifade etmektedir:
“Hz. Yâkub, bütün oğullarının Mısır’a gitmelerine müsaade etti (ve dedi ki: Oğullarını!.) Mısır’a gittiğiniz zaman hepiniz şehre (bir kapıdan girmeyiniz) araları ayrılmış olan (ayrı ayrı kapılardan giriniz) o kapılar öyle birbirine pek yakın: Bitişik bir halde bulunmasın. Bu size göz değmesine engel olan fâideli bir hareketdir. (Mamafih Allah tarafından) takdir edilen her (hangi bir şeyi sizden savamam) Allah göstermesin, hakkınızda bir kötü hâdise takdir edilmiş ise o elbetteki, meydana gelir. Benim bu tavsiyem ise bir şefkat eseridir, görünen sebeplere riâyet etmenin lüzumuna bir işaret içindir, yoksa (hüküm ancak Allah’ındır) onun iradesinin dışında kimse bir şeye kaadir olamaz. (Ben Allah’a tevekkül ettim) benim vekilim o’d ur. Onun her fiiline ben razıyım, onun bir hikmet gereği olduğuna inanıyorum. Allah’ın takdiri ne ise o tecellî eder (ve tevekkül edenler) hak’ka itimad etme hususunda sebat etmek isteyenler (ancak ona) o eşsiz Yaratıcıya (tevekkül etsinler) başkalarına dayanıp, güvenmesinler. Çünki yalnız Hak Teâlâya dayanıp güvenmek, vazifelerin en büyüğü bulunmaktadır. § Tefsirlerde ayrıntılı olarak yazılı olduğu üzere Yâkub Aleyhisselâm’ın oğulları, kuvvete, olgunluğa ve güzelliğe sahip idiler, muhterem bir zâtın oğulları olan seçkin bir topluluk halinde bulunuyorlardı. Onların öyle birlikte bir kapıdan içeri girmeleri insanların kendilerine bakışlarını çekebilirdi. Bu yüzden göz değmesine uğramaları düşünülebilirdi. İsabeti ayrı = göz değmesi ise arasıra olan bir hakikattir. Bu hikmet gereği bazı insanlarda bulunan bir ruhsal durumun eseridir. Yaratılışlarındaki uğursuzluktan, yüreklerindeki kıskançlık ve fakirlikten doğmaktadır. Bunlar bakıp hoşlandıkları veya kıskandıkları bazı kimseler üzerinde yanlızca gözlerinin dokunmasiyle kötü tesirlerde bulunurlar. Bu hâl inkâr edilemez. Nice gözlerde gizli kuvvetler vardır ki, varlıklar üzerinde çeşit çeşit tesirlerde bulunur. Binaenaleyh bazı gözlerde de böyle görülemeyen bir kuvvet, bir özellik bulunabilir ki, onun yanlızca yönelmesiyle bir kötü hâdise meydana gelebilir. Bunu kimse aklen inkâr edemez. Naklen ise bu sabittir. Ve vakit vakit de görülmektedir.”[11]
5.Hz. Muhammed (s.a.v.) Nazarın Varlığı hakkında Ne Buyurmuştur?
Hz. Muhammed (s.a.v.)’den rivayet edilen ve sahih kaynaklarda yer alan hadisler, nazarın gerçek olduğunu net olarak ifade etmektedir. Şu hadis bunlardan biridir:
“Göz değmesi haktır. Eğer kaderi (delip) geçecek bir şey olsaydı (kader ile yarışan bir şey olsaydı), bu göz değmesi olurdu…”[12]
Bundan sonraki bölümlerde yer alan hadisler de nazarın varlığını haber vermektedir.
6.Hz. Muhammed (s.a.v.) Nazardan Korunmak İçin Neler Tavsiye Etmiştir?
a) Hz. Muhammed (s.a.v.), Hoşumuza Giden Bir Şey Gördüğümüzde Dua Etmemizi (Maşallah, Bârekallah Gibi Sözler Söylememizi) Emretmiştir:
Sahabelerden Amr bin Rebia, Sehl bin Huneyf’i yıkanırken görür, nazar eder. Sehl çarpılmış gibi yere yıkılır. Alıp Peygamberimiz (s.a.v.)’in bulunduğu yere götürürler. Durumu öğrenen Peygamberimiz (s.a.v.) “Kimden şüphe ediyorsunuz?” diye sorar. Sahabeler, Amr bin Rebia’nın ismini verirler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) Amr’ı azarlayarak, “Sizden biriniz neden din kardeşini öldürüyor? Biriniz kardeşinde beğendiği, hoşuna gittiği bir şey gördüğü zaman, ona mübarek olması için dua etsin (Maşallah, Bârekallah gibi sözler söylesin)” buyurur. Daha sonra Peygamberimiz (s.a.v.) bir miktar su ister ve nazar eden Amr’ın abdest almasını emreder.[13]
b) Hz. Muhammed (s.a.v.), Nazara Karşı Rukye Yapmamızı (Dua Okumamızı) Tavsiye Etmiştir:
Bu husustaki iki hadis şöyledir:
*Hz. Aişe (r.a.)’den öğrendiğimize göre, Peygamberimiz (s.a.v) ona göz değmesine karşı rukye yapmasını (dua okumasını) emretmiştir.[14]
*Esma bint Umeys (r.a.)’den rivayet edildiğine göre kendisi: “Ya Rasulullah! Cafer’in oğullarına cidden nazar değiyor, ben onlar için şifa dileğiyle okutturayım mı?” demiş. Resulü Ekrem (s.a.s) de: “Evet, lakin kader ile yarışan bir şey olsaydı nazar değme işi onu geçerdi” buyurmuştur[15]
c) Hz. Muhammed (s.a.v.), Nazara Karşı Allah’a Sığınmamızı İstemiştir:
Bu husustaki bir hadis şöyledir:
“Nazardan Allah’a sığınınız”[16]
d) Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Nazarı da Kapsayacak Şekilde Yaptığı İki Dua Şöyledir:
*”Yarattığı şeylerin şerrinden Allah (c. c.)’ in tam olan kelimelerine sığınırım.”[17]
*”Bütün şeytanlardan, zararlı hayvanlardan, Kem gözlerden Allah (c.c.)’ın tam olan kelimelerine sığınırım. Hiçbir iyinin ve kötünün yapamadığı ve Allah (c. c.) ‘in yaratıp vücuda getirdiği bütün şerlerin şerrinden, Gökten inenlerin ve göğe çıkanların şerrinden, Yerde bitenlerin ve yerden çıkanların şerrinden, Gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden, İyilik için kapı çalan hariç, gece ve gündüz her kapı çalanın şerrinden Allah (c. c.) ‘ın tam olan kelimelerine sığınırım. Ey Rahman (olan Allah’ım).”[18]
e) Hz. Muhammed (s.a.v.), Hem Cinlerin Hem de İnsanların Nazarından Allah’a Sığınmak İçin Muavizeteyni Okumuştur:
Bu husustaki hadis şöyledir:
“Rasulullah (a.s.m.) (Cinlerin ve insanların nazarından Allah’a sığınırım, gibi dualarla) cinlerin nazarından, sonra da insanların nazarından Allah’a iltica ederdi. Sonra Muavvizeteyn (Felak ve Nas Sûreleri) inince, bu sûrelere devam etti. Diğer duaları terk etti.”[19]
f) Cebrail (a.s.)’in Nazarı da Kapsayacak Şekilde Hz. Muhammed (s.a.v.)’e Öğrettiği ve Resulullh’ın Ümmetine Haber Verdiği Dua Şöyledir:
Cebrail Aleyhisselâm’ın, Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e şu duayı okuyup öğrettiği nakledilmektedir: “Allah (c. c.) ‘in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Sana eziyet veren her şeyin şerrinden, her nefsin yahut hased edenin kem gözünün şerrinden Allah (c.c.) sana şifa versin. Allah (c.c.)’in ismi ile sana rukye ederim.”[20]
7.Nazardan; Nazarlık, Muska ve Kurşun Eritme İle Korunmaya Çalışmak Doğru mudur?
Nazardan Nazarlık ve muska ile korunmaya çalışmak doğru değildir. Bu konulara açıklık getiren üç hadis şöyledir:
1-“Kim, nazar boncuğu veya muska takarsa Allah’a şirk koşmuştur!”[21]
2- “Efsun yapmak, muska takmak ve muhabbet için okuyup üflemek şirktir!”[22]
3-“Herkim, sakalına düğüm atarsa yahut boynuna göz değmemesi için boncuk vs. takarsa yahut hayvan dışkısıyla veya kemikle istinca ederse, Muhammed o kimseden uzaktır!”[23]
Nazarlık, ayetler dışında bir takın ibare işaretlerin yazıldığı muska ve kurşun eritmeye; Allah’a mahsus olan koruyucu güç gibi bir güç atfetmek, şirk sayılmıştır.
8.Ayet ve Dualardan Oluşan Muskaları Taşımanın Dini Hükmü Nedir?
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hadislerinde geçen muskalar cahiliye dönemine ait olup ayetlerle ilgisi yoktur. Ayetlerden oluşan muskalar için şirktir demek doğru olmamakla birlikte, İslam’da muskacılığın olduğunu söylemek de mümkün değildir. En doğrusu tavsiye edilen ayet ve duaları okumaktır. Allah’tan medet umma yerine muskadan medet umulması caiz değildir. Bazı alimler, Abdullah bin Amr’ın uygulamasına dayanarak,[24] duayı okuyacak durumda olmayan çocukların, ilgili duaları muska olarak taşıyabilecekleri kanaatine varmışlardır. Ancak bu konudaki her türlü istismardan sakınmak gerekir.
Nazar konusunda sonuç olarak kısaca şunları söylemeliyiz:
Yukarıdaki bilgilerden anlaşıldığı gibi, nazar haktır. O halde hem nazardan korunmak hem de nazara muhatap olunmuşsa bunun zararlarından kurtulmak için gerekli tedbirleri almak icap eder.
Nazardan korunmak için güzelliklerimizi, göstererek ve anlatarak, gereğinden fazla teşhir etmemeli; ayrıca sabah akşam ve bir topluma girerken gerekli duaları okumalıyız.
Nazara uğradığımızı anladığımız zaman ise yukarıdaki hadislerde öğretilen duaları okumamız Allah’ın izniyle faydalı olur.
Şunu da bilmeliyiz ki, Allah’ın izni dışında hiçbir nazarın bize zararı dokunmaz.
Netice olarak, hem nazar etmeyen hem de nazara uğramayan olmak için iyi niyetli ve ağzı dualı olmamız gerekir.
0 comments