loading...

Dini Hikayeler

Borcunu ödeyemeyenlere ne yapılması gerekir…

By  | 

Cafer Bey, kumaş ticareti yapan bir esnaftı. Etrafında dürüstlüğü, çalışkanlığı, fedakarlığı, yardımseverliği ile nam salmıştı. Elde ettiği kazancının bir kısmını muhtaçlara ve özellikle de fakir talebelere dağıtmaktaydı. Kendisi böyle hayırsever olduğu gibi etrafındaki esnaf arkadaşlarını da bu hayır yola girmeleri için teşvik ediyordu. Her yönüyle o, herkesin sevip saydığı örnek bir esnaftı.

loading...

Cafer Bey, ömrünü hayır hizmetlerine vakfetmişti. Allah ona vermiş, o da ihtiyaç sahiplerine veriyordu. Cafer Beyin bir özelliği de affedici olmasıydı. Başta aile efradı ol- mak üzere yakınlarına, işçilerine karşı çok müsamahalıydı. Onların beşeriyetten kaynaklanan kusurlarını büyütmeyip affediyordu. O, bu yönüyle de kalpleri fethetmişti.

loading...

Cafer Bey, iyice yaşlanmıştı. Hasta yatağında yatıyordu. Baş ucunda evlatları ve yakınları vardı. Onlara son sözleri olarak şunları söyledi:

 

– Evlatlarım, ben gidiciyim. Hepiniz bana hakkınızı he- lal edin. Benim hakkım varsa zaten hepsini helal ettim. Birbirinize devamlı destekçi olun. Fakir fukarayı gözetin. Aranızdaki kusurları büyütmeyin. Devamlı sulhtan ve aftan yana olun.

Aradan birkaç saat geçtikten sonra Cafer Bey son nefe- sini vermiş, rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu. Cenab-ı Hak ona –ondan daha iyi bildiği hâlde- şöyle dedi:

– Ey kulum! Ben sana çok mal ve servet verdim. Benim için ne yaptın?

– Allah’ım! Sen de biliyorsun ki, ben affedici bir kişiydim. İhtiyaç sahibi biri geldiğinde geri çevirmezdim. Borcunu veremeyecek durumda olanların borcunu affederdim.

Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerine şöyle ferman buyurdu:

– Bu kulumu cennetime alın. Biz affetmeye kulumuz- dan daha layığız.

Kıssadan Hisse

1. Af dileme, af bekleme ve kaçırılan şeyler için inleme, bir idrak ve şuur işi olması itibariyle nasıl kıymetli ise, af- fetme de o kadar, hatta ondan da ileri bir yücelik ve fazi- let ifadesidir. Affı faziletten, fazileti de aftan ayrı düşünmek yanlıştır. “Küçükten kusur, büyükten af” atasözünü bilme- yen yoktur ve bu söz, ne kadar yerindedir!

Affediliş, bir tamir, bir öze dönüş ve yeniden kendini buluştan ibarettir. Bundan ötürüdür ki, Rahmeti Sonsuz’un katında en sevimli hareket, bu dönüş ve arayış hafakanları içinde sürdürülen harekettir.

Affedilmeye gönül bağlamış bir insanı, affedicilik- ten uzak düşünmeye imkân yoktur. O, bağışlanmayı sevdiği gibi, bağışlamayı da sever. Hatalarının iç âlemin- de tutuşturduğu ızdırap ateşinden kurtulmayı, af kevser- lerinden kana kana içmede olduğunu bilen birisinin, af- fetmemesi mümkün müdür? Hele affedilmenin yolunun, affetmekten geçtiği bilinirse… Affedenler affa mazhar olur. Bağışlamasını bilmeyen bağışlanmaz.

2. İnsan, imkânlarının yetersizliğinden dolayı borcunu ödeyemeyebilirler. Bu durumda alacaklı kişiye düşen şey, mürüvvetle hareket edip, borçluyu daha fazla sıkıntıya düşürmemektir. Borçlunun yapacağı şey de, bir an önce borcu olan miktarı ödeyip kurtulmaktır.

İslâm’da karz-ı hasen denilen bir müessese vardır. Karz-ı hasen, tamamen iyilik, başkalarına yardım duygu, düşünce ve inancı üzerine bina edilen bir müessesedir. İhtiyacı olmayan bir insanın, gidip başkasından borç istemesi düşünülemez. İşte böyle muhtaç birine verilen borcun, fazlalıklı olarak isten- mesi gerekir. Bu durumda asıl zarar görecek olan şahıs, yine muhtaç hâlde bulunan kişidir. İyiliğin, ihsanın ve sevabın de- vam edebilmesi için borç olarak verilen para aynıyla iade edilmelidir. Şayet borçlu borcunu ödeyemeycek durumda ise, alacaklı kişi dilerse alacağını hibe edebilir.

[3. Hadiste geçen şahsın ismi Cafer olmasa da, hikâyeyi, daha rahat anlaşılması için böyle bir kurgu içinde ele aldığımızı belirtmek isteriz.]

loading...