loading...

Genel

4 yaşındaki çocuk Kuran’ı hatim etti!

By  | 

Van’da 5 yaşındaki Asya Hanaz, 4 yaşında Kuran-ı Kerim’i hatim etti.

loading...

Şimdi 5 yaşındaki Asya Hanaz, işaret diliyle Kur’an surelerini anlatıyor.

loading...

İpekyolu ilçesine bağlı Cumhuriyet Mahallesi’nde ikamet eden Asya Hanaz, 3 yaşındayken başladığı Kur’an-ı Kerim’i 4 yaşında hatim etti. Annesi ve Kur’an kursu hocasının da desteği ile minik Asya birçok Kur’an suresini ezbere okuyup, işaret diliyle anlatabiliyor. Asya’nın 1,5 yaşındayken Fatiha, İhlas ve Kevser surelerini öğrendiğini belirten anne Dilek Hanaz, 3 yaşındayken Kur’an eğitimine başlayan Asya’nın 4 yaşında Kur’an-ı Kerim’i hatim ettiğini söyledi. Asya’nın işaret diliyle Kur’an surelerini anlatmasının bir dönem Kur’an mealini merak etmesinden kaynaklandığını vurgulayan anne Hanaz, “ Biz ona mealleri söylerken bir anda farkında olmadan işaretler gelişmeye başladı. Sonra Endonezya’da bir kız çocuğunun aynı şeyleri yapması, bizleri daha çok heveslendirdi. Şuan da 300’e kadar bir ezberi var. Hafızlığı düşünüyorduk ancak Van’da küçük yaş grubu için bulamadık. Rabbim nasip ederse ileriki yaşlarda aynı yola devam etmek istiyoruz” dedi.

HATİM NEDİR?

Kur’an’ın devamlı tilaveti müstahabtır. Allah Kur’an tilavetini adet edinenleri “Gece saatlerinde Allah’ın ayetlerini okurlar”(Ali İmran: 3/113) ayetiyle övmektedir.

“Şu Kur’an-ı hafizanızda korumaya özen gösteriniz. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemim ederim ki, Kur’an’ın hafizadan çıkıp kaçması, bağlanmış devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha süratlidir.

Hatim: Sözlük anlamı, mühürlemek, sona erdirmek ve bitirmek. Istılahta; Kur’ân-ı Kerim’i başından sonuna kadar okuyup bitirmeye hatim denmektedir. Bir kimsenin Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmesi demek, Kur’ân’daki 114 surenin tamamını okuyup bitirmesi demektir. Hatim, Kur’ân’ı yüzünden okumak suretiyle yapılabileceği gibi, ezberden okumakla da yapılabilir.

Kur’ân-ı Kerîm’i okumanın fazîletine dair Hz. Peygamber’den pek çok hadis nakledilmiştir: “Ümmetimin ibadetinin en faziletlisi, Kur’ân okumaktır”, “Evlerinizi namaz kılmakla ve Kur’an okumakla nurlandırınız”.

Bunlardan başka olarak, Kur’ân okunan yere melekler, rahmet ve huzurun indiği, Kur’ân okuyanın misk kabına benzediği, Kur’ân okumanın gıpta edilecek bir durum olduğu, Kur’ân’ı ezberleyenlerin toplumun en şereflileri olduğu sözkonusu hadislerde anlatılan hususlardır. Bu nedenle sahabe Kur’ân okumaya büyük önem vermişler ve sabah evden çıkmadan önce bir miktar Kur’ân okumaya büyük önem vermişler ve bunu alışkanlık haline getirmişlerdi.

Hatmin faziletleri hakkında da Hz. Peygamber’den birtakım hadisler nakledilmiştir. Ebû Hüreyre’den nakledilen bir hadiste, bir adamın kalkıp, ey Allah’ın Rasûlü, hangi amel daha faziletlidir veya hangi amel Allah’a daha sevimlidir, diye sorduğu, Hz. Peygamber’in de: “Konup göçendir ki, Kur’ân sâhibi (hâfız) Kur’an’a evvelinden başlar, sonuna kadar okur, sonundan başlar, evveline döner ve hatmeder. Böylece o, her zaman konup göçer” buyurduğu anlatılmaktadır. Enes b. Mâlik’ten rivayet edilen bir hadiste de Hz. Peygamber: “Âmellerin en hayırlısı, Kur’an okumaya başlamak ve hatmetmektir” buyurmuşlardır . Onun için müslümanlar, sahabe döneminden bu yana hatim indirmeyi, yani Kur’ân’ı baştan sona kadar okumayı bir alışkanlık haline getirmişlerdi. Nitekim “arza” olayı da bu geleneğin dînî dayanağını oluşturmaktadır.

Burada önemli olan diğer bir nokta da, Kur’ân-ı Kerîm’in yüce manalarını ve ondaki hikmetleri düşünerek okumaya çalışmaktır. Kur’ân okuyan kişinin dili lafızlarla meşgul olurken, kalbi de o lafızların manalarını düşünmekle meşgul olmalıdır. İbn Abbâs şu sözleriyle bu konunun önemini dile getirmiştir: “Âğır ağır, manasını düşünerek yalnız sure okumayı, tamamını okumaktan daha çok severim”.

Kur’ân okuyan kişi, rahmetle ilgili bir ayet okuduğunda gönlü mesrur olur ve Allah’ın kendisine de o rahmeti vermesi için dua eder. Bir azab âyeti okuduğunda da durur. O âyetin mânâsı üzerinde düşünür, o âyet kafirlerle ilgili ise, kendisinin iman üzere olduğunu itiraf eder ve “Allah’a inandık, sadece O’na” der, sonra da kendisini Cehennem azabından koruması için Allah’a dua eder. Kur’ân tilaveti böylece canlılık kazanır, okuyucu dâima Kur’ân’ın kendisine hitap ettiğinin bilincinde olur, olmalıdır.
[/i]
En güzel hatim nasıl olmalıdır?

“Önce Kur’an’ı okumaktan maksadın onu anlamak ve yaşamak olduğunu söyleyelim. Bu yüzden camide yapılan va’zı dinlemek, (manasını anlamadığı) Kur’an dinlemekten daha sevaptır denmiştir.(F. Hindiye V/317) Yine bu yüzden, manasını düşünme mümkün olamıyacağı için Kur’an’ı üç günden kısa sürede hatmetmek mekruhtur denmiştir.(F. Hindiye V/318) Çünkü Kur’an’ın kendi ifadesi ile o “hayatta olanları uyarmak için” indirilmiştir. Okunması da, yaşanmasını sağlayacağı için ibâdettir: Yoksa başlı başına “Kur’an hatmetmek” diye bir ibadet yoktur. Hatta Imam Mâlik: “Câmilerde Kur’ân’ın hatmedilmesi Rasûlullah’ın sünnetinde olan bir şey değildir.” (Kurtubî XX/248) derken, sırf hatmetmiş olmak için hatmetmeyi kastetmiş olmalıdır.

Onun için en güzel hatim; herhalde Kur’an’ın anlamaya çalışarak okunduğu hatimdir. Hepsini anlayamayan, imkanı kadar anlar. Meselâ Ramazanda mukabele okuyan kadınlar-erkekler, hiç olmazsa her cüzden bir sayfanın mealini, sağlam bir mealden okuyarak manasını düşünebilir ve böylece Kur’an’ın ne olduğunu bir nebze anlayabilirler. Kur’an’ı bir yılda bir kere hatmedebilen onu terketmiş olmaktan kurtulmuş olur. Hafızların ise kırk günde bir hatmetmesi güzeldir. (F. Hindiye V/317)

Hatmin bitirilişinde “ihlâs suresi”ni üç defa okumanın hoş olmadığını söyleyen fıkıhçılar varsa da, çoğunluk bunun güzel olacağını, bunun okuma esnasında yapılan hatâlar için bir telâfi sayılacağını söylemişlerdir. Kur’an’ı Kerimi dinleyen dinlemiş olma sevabı, okuyan da okumuş olma sevabı alır. Dinleyen okumuş olmaz. Ancak gaye Kur’an’ı hatmetmek değil, düşünmek ve anlamak olduğu için, dinleyen okuyandan daha çok sevap alır. Çünkü dinlerken daha iyi düşünülür. Ama müslümanın Kur’an okumayı bilmesi de ayrı bir görevdir. Yani, nasıl olsa dinlemek daha sevap, diye Kur’an okumayı öğrenmemek câiz olmaz.

Durum böyle olunca her satır için bir “Ihlâs” okuyan da Kur’an’ın tamamını okumuş olmaz, satırları sayısınca “ihlâs” okumuş olur.(F. Hindiye V/317) Öyle yapacağına okuyanı dinlemesi ve bir yandan da okumayı öğrenmeye çalışması, Allahu a’lem, daha sevap olur.

Kaç günde bir hatim yapılmalıdır?

Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem Abdullah b. Amr (r.anh)’a nasıl hatim yaptığını sorunca o: “Her gece” diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Ayda bir defa Kur’an’ı hatmet” buyurdu. O ısrar edince 20 günde hatmetmesini, bir daha ısrar edince 10 günde hatmetmesini, daha fazlasını yapabileceğini söyleyince de Peygamber Efendimiz:”Şu halde 7 günde bir hatim yap, artık bunun üzerine artırma” buyurdular.

“Kur’an-ı Kerim’in hatmi çok sevaptır. Peyamber SAS’in: “Hatim indirildiği zaman yapılan dualar makbul olur.” diye bir müjdesi var. Onun için, o zaman el açıp hatim duası yapıyoruz. Çünkü o zaman dualar makbul.

Kur’an-ı Kerim’in hatmini tavsiye etmiştir Peygamber Efendimiz. Bu hususta tavsiyeleri, meselâ her ayda bir hatim indirilmesi tavsiyesi vardır. Kur’an-ı Kerim bizim bölümlememizde otuz cüz olduğuna göre, her gün bir cüz okumak demektir. Arabî aylara göre 30 gün çeken aylarda otuz günde, 29 gün çeken aylarda da en sonuncuda iki cüz okuyarak otuz günde bitirmek olabilir. “25 günde bitirilsin” tavsiyesi vardır, adamına göre… “20 günde bitirilsin, 15 günde bitirilsin, 10 günde bitirilsin” diye tavsiyesi vardır.

Yedi günde bitirme hızlı okuyabilen bazı hafızlar için güzel bir usüldür. İşte o zaman, bir günde okunan miktara menzil deniliyor. Hind baskıları, Pakistan baskıları bu yedi günlük yerleri işaret etmişlerdir. Çünkü onlarda buna riayet eden alim çok. Sonra üç günde okuma vardır. Yâni bir günde on cüz okuyarak. Ondan daha hızlı okumayı Peygamber Efendimiz mânâsı anlaşılmaz diye, yâni takip edilemez diye tavsiye buyurmamıştır.

Diğer bir hadis-i şerif. Ahmed ibn-i Hanbel Abdullah ibn-i Amr (RA)’dan rivayet etmiş:

“Kur’an’ı bir ayda bitir. Yirmibeş günde bitir. Onbeşte bitir. Onda bitir. Yedide bitir. Üç günden daha hızlı okuyan mânâsını fehmedemez, derinliğini kavrayamaz. Çünkü hızlı okuyacağım, diye geçer.” buyurmuş.

Demek ki üç günden daha hızlı yapanlar artık çok olağanüstü bir şey yapmış oluyorlar.”

Kıraat Miktarı Ve Hatim

Selefin okuma miktarı hususunda çeşitli uygulamaları vardı. Sahabeden dördü gündüz, dördü gece olmak üzere, bir günde sekiz hatim yapanlar olduğu gibi, günde dört, üç, iki veya bir hatim indirenler de olmuştur.

Hz.Aişe bu şekilde tilaveti hoş karşılamamıştır. Onların okuyuşlarıyla, okumamaları arasında fark olmadığını söyler. Ayrıca Kuranı iki yada üç gecede bir hatmedenler de vardı. Hatim müddetinde itibar edilen üç gündür. Bazıları bundan daha kıssa sürede hatmetmeyi kerih(mekruh) görürler.

Kur’an’ı dört, beş, altı ve yedi günde bir hatmedenler de olmuştur ki bu en güzel ve doğru olandır. Kays b. Ebu Sa’saa’nın şöyle dediği rivayet edilir. Ya Rasulullah Kuranı ne kadar sürede hatmedeyim?” “Onbeş günde bir” deyince Rasulullah Kays: “Benim bundan fazlasına da gücüm yeter” deyince rasulullah “O halde haftada bir hatmet” buyurdu.

Ebu Hanife şöyle der: “Kim senede iki defa hatmederse hakkını vermiş olur.” Çünkü rasul vefat edeceği sene Cibril’e iki kez hatmetmişti.”

Ahmet b. Hanbel ise: “Özürsüz hatmin kırk günü aşması mekruhtur” der.
Abdullah b. Ömer de Kırk gün taraftarıdır.

İmam Nevevi el-ezkar adlı eserinde hatim müddetinin şahıslara göre değiştiğini ifade eder. Ve şöyle devam eder: “Kişi anlayacağı kadar ayetle iktifa etmelidir.” Dini ve içtimai önemli mevkilerde olanlar işlerine mani olmayacak şekilde tilavet etmelidir. Bunların dışındakiler bıkkınlık sınırına vardırmadan kıraatı mümkün mertebe çoğaltmalıdırlar.”

Kur’an-ı Kerim’in Okunması

Kur’an-ı Kerim okunması Müslümanlar için büyük bir ibadettir. Çok yüksek bir zikirdir. Kur’an-ı Kerim’i okumak zikirdir ve çok sevaplıdır. Peygamber SAS Efendimiz bu hususta pek çok teşviklerde bulunmuştur.

Kur’an-ı Kerim’in değil okunması, yüzüne bakmak bile çok sevaptır. İnsan okuma bilmese bile, bu Allah’ın kelâmıdır diye yüzüne baksa, sevap kazanır. Kur’an-ı Kerim’i sevmek, Allah’ın ismini sevmek, hürmet etmek dahi insana çok sevap kazandırır. Ama okunduğu zaman, sevap çok daha fazla olur. Hattâ Allah-u Teàlâ Hazretleri her harfine on hasene verir. O bakımdan Kur’an-ı Kerim tilâvet ve kıraatine çok önem vermemiz lâzım ve okumaya müdâvim olmamız lâzım! Harflerini öğrenip okumamız lâzım!

Kur’an-ı Kerim okunurken tertîl ile okunur. Tertîl ile okumak Kur’an-ı Kerim’in kendine mahsus bir güzel edâ ile okumaktır. Sahabe-i kiram öyle okumuşlardır. Peygamber Efendimiz öyle okumuştur.Yâni Kur’an-ı Kerim düz bir konuşma gibi, bir nutuk gibi okunmaz. Bir güzel edâ ve sedâ ile okunur.

Lahn-i Arab, yâni Arap’ın üslûbuna, şîvesine göre okunması, hüzünle okunması; ehl-i kitâbın kendi kitaplarını okudukları gibi değil de, daha böyle bir ciddî, vakarlı, dokunaklı şekilde okunulması, hattâ okunurken ağlanması tavsiye buyrulmuştur.

“Biz şimdi ne yapalım? Hiç olmazsa Kur’an-ı Kerim’in günde bir sayfasını okuyalım! Bu bir safyasını okurken de mânâsını, mealini meal kitaplarından, tefsir kitaplarından takib edelim. Böylece hiç olmazsa bir senede bir hatim tamamlayalım diye tavsiye ediyorum.

“Kur’an-ı Kerim’i hüzn ile okuyun, mahzun mahzun okuyun. Çünkü o mahzun indi”

Nice nice acı olaylar, mücadeleler, kâfirlerin zulümleri ile karşılaşılarak indi. İmanından dolayı müslümanlar, sahabe-i kiram ne kadar eziyet çektiler. Hüzünle okunacak yâni. Şarkı değil, lâletayin bir mûsıkî parçası değil. Ciddiyetini gösterecek tarzda okumak lâzım!

”Kur’an-ı Kerim’i okuyun ve ağlayın! Ağlamak gelmiyorsa bile içinizden, ağlıyormuş gibi kendinizi ağlamağa zorlayın! Kur’an-ı Kerim’i dümdüz okuyan da bizden değildir.”

Kur’an-ı Kerim’i biraz şöyle kendisine mahsus, güzel Kur’an-ı Kerim okuyuşuyla okumak lâzım.

“Kur’an-ı Kerim’i öğreniniz, okuyunuz ve ondan sonra uyuyunuz!” Yâni Kur’an-ı Kerim’in bir okunması tatlı olacak, yatmadan önce okunacak, ondan sonra uyunacak.

“Çünkü Kur’an-ı Kerim’i öğrenen, okuyan ve onun ahkâmına uyan, içi misk kokusu dolu bir dağarcığa benzer. Kokusu her tarafa yayılır, herkes mest olur, memnun olur. Ama Kur’an-ı Kerim’i bildiği halde, okumadan uyuyan kimse de, içinde Kur’an-ı Kerim var ama, o ağzı bağlı bir misk torbasına benzer. Yâni misk var ama kokusu yok, çünkü ağzı bağlı.”

“Kur’an-ı Kerim’i üç kişi öğrenir, üç tip insan, üç cins insan öğrenir:

1. Onunla iftihar edip, böbürlenmek için öğrenen insan. Yâni, ben Kur’an biliyorum diye tavır koyup, fiyaka satan, ilmiyle böbürlenen. Bu makbul değil.
2. Kur’an-ı Kerim’le yiyen, geçimini sağlayan, yâni dünyalığını sağlayan kimse; bu da makbul değil. Yaptığı iş günah.
3. Sırf Allah rızası için okuyan. Rabbim bana ne öğretmiş, ne emir buyurmuş, ben onu tutayım diye ihlâsla okuyan.”

Vefat etmiş kimselerin ardından hatim okumak

“Mürşid-i kâmiller, evliyâullah, insanları mânevî bakımdan terbiye eden, ma’rifetullaha erdiren, ahlâkını güzelleştiren, nefsini terbiye eden büyük evliyâullah, mürşid-i kâmiller de talebelerinden sevap alır, müridlerinden sevap alır. Onlar zikir yaptıkça, onlar hayır yaptıkça, onlar güzel ahlâklı oldukça, tatlı dilli oldukça, insanları mutlu edecek hayırlar yaptıkça, mürşid-i kâmillerinin, şeyhlerinin defterine sevap yazılmağa devam eder durur. Evlâdın ille kendi sulbünden, kendi zürriyetinden has evlât olması mecburiyeti yoktur; talebe de olur, mürid de olur. O zaman insan yine sevap kazanmağa devam eder.

Tabii, sadece kendisi salih bir insansa, kendisi memnun olur, kabri genişler, nurlanır, ışıldar, ruhu şad olur, makakı artar. Ama kendilerine hediye edilen kimseler bir de evliyâullahsa, yâni Allah’ın mübarek, sevgili kulları ise; o zaman hediye edenlere de onlar karşılık verirler. Yâni vefat etmiştir amma, evliyâullaha Allah selâhiyet verdiğinden onların himmetleri, mânevî faydaları, lütufları kendilerine iyilik eden kimselere vâsıl olur.”

“Mü’minin vefat eden bir kardeşine karşı görevleri vardır. Cenazesini kaldırır, geride kalanlarına bakar, yardımcı olur, göz kulak olur. Hayırla yad eder, ruhunu şad edecek hatimler indirir, dualar gönderir, kurbanlar keser, hayır hasenât yapar.”

“Geçmişlerinin kabirlerin ziyaret eder, annesinin, babasının, dedelerinin, akrabasının, hocalarının, sevdiklerinin kabrini ziyaret eder. Ziyaret edemezse, uzaktan Yâsin okur, Tebâreke okur, çeşitli sûreler okuyup, hatim indirip sevabını onlara bağışlar.”

“Kabir ehlini ziyaret etmek, uzaktan okunmuş hatmi ona göndermek; salât ü selâmlar, zikr ü tesbihat yapıp, yetmişbin kelime-i tevhid, binbir İhlâs-ı Şerif okuyup ona göndermek; onun namına kurban kesmek, hayır yapmak, sadaka dağıtmak… vs. Bunların hepsi onun ruhuna gidiyor.”

loading...