Genel
Cuma saatinde İşim veya dersim var, ne yapmalıyım?
Soru: Ben mimarlık bölümü öğrencisiyim cuma günleri tam cuma namazının başladığı vakitte en önemli dersimi koymuşlar.
Okulla en yakın cami arası baya mesafe 35 dk. falan yani hem namazı kılıp hem derse girmem mümkün değil. Çok şükür bugüne kadar cuma namazımı hiç aksatmadım. Dersin hocasına sordum, gelmezsen sen bilirsin ben yok yazarım dönem sonunda devamsızlıktan bırakırım, dedi net bir şekilde.
Ben ne yapacağım? Derse gitsem içim rahat olmaz namazımı aksattığım için. Namaza gitsem dersten kalacağım zaten zor bir bölümde okuyorum.
Fikirlerinizi bekliyorum ne olur yardım edin!!
Maddi ve manevi bütün tedbirleri almalarına rağmen, Cuma namazını kılamayanlar, mazeretli olurlar, onun yerine o günün öğle namazını kılarlar.
Namaz, dinimizin ifâsını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehâdetten sonra, İslâm binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve erginlik çağına ulaşan her Müslümana, istisnasız farzdır. Farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Terkedilmesi ve -geciktirmeyi câiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde edâ edilmeyip, kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir. Bu itibarla, her Müslümanın beş vakit namazını vakti içinde edâ etmesi; geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret olmadıkça, hiçbir vaktin namazını kazaya bırakmaması gerekir.
İslâmî hükümlere göre, hiç kimse gücünün yetmediği bir şeyi ifâ ile mükellef olmaz ve bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de
“Allah kişiyi ancak gücünün yettiğinden sorumlu tutar…” (Bakara, 2/286)
buyrulmuştur. Bu itibarla, bir ibadeti, meşru bir mazeret sebebiyle vakti içinde edâ edemeyip, daha sonra kaza eden kişi dinen sorumlu olmaz. Fakat meşru bir mazeret olmadığı halde namazlarını vaktinde edâ etmeyenler, daha sonra bunları kaza etmekle emri, vakti içinde yerine getirmeme sorumluluğundan kurtulmuş olmazlar. Bu gibilerin ayrıca tövbe ve istiğfarda (günahlarının affı için niyazda) bulunmaları ve bu sorumluluğu telâfi edecek iyi işler ve nâfile ibadetler yapmaları gerekir.
İslâm’da namaz ve oruç gibi ibadetler için belirli vakitler konulmuştur. Bu vakitlerin kaçırılması hâlinde artık edâ değil, kaza söz konusu olur. Farz namazların kendi vakitleri içinde kılınması farzdır. Özürsüz olarak bir namazın vaktini geçirmek büyük günahlardan sayılmıştır. Mücerred olarak namazın kazası ile bu kimsenin üzerinden namaz borcu düşerse de, geciktirmekten dolay meydana gelen günah devam eder. Bunun için, namazı kaza eden kimsenin, ayrıca Allâh’a tövbe etmesi gerekir. Düşman korkusu ve hamile kadının çocuğunun ölümünden korkması gibi ciddi özürlerle farz namaz kazaya bırakılabilir. Yolcunun, hırsız ve yol kesicilerden korkması da düşman korkusu kapsamına girer.(1)
Günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuklar namazın geriye bırakılması için özür sayılmaz. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:
“Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalblerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.” (Nûr, 24/37).
Hz. Peygamber (asv)’e hangi amelin daha faziletli olduğu sorulunca; “İlk vaktinde kılınan namazdır.” cevabını vermiştir.(2)
Hendek Savaşı’nda Rasûlüllah (s.a.s)’i, müşrikler dört vakit namazdan alıkoymuşlar, hatta gecenin de bir bölümü geçmişti. Sonunda Allah elçisi, Bilâl-i Habeşi’ye ezan okumasını emir buyurdu. Bilâl ezan okudu, sonra kâmet getirdi ve öğleyi kıldılar. Sonra kâmet getirerek ikindiyi, sonra yine kâmet getirerek akşam namazını, sonra tekrar kâmet getirerek yatsıyı kıldılar. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) bu sırada şu âyetin indiğini nakleder:
“Allah kâfirleri öfkeleriyle geri çevirdi. Hiç bir şey elde edemediler. İman edenlere savaşta Allah’ın yardımı yetti. Allah mutlak kudret sahibidir, her şeye galiptir.”(Ahzab, 33/25).
Ancak Hendek Savaşı sırasında, henüz korku namazı ile ilgili âyet inmemişti. Yüce Allah bu âyette şöyle buyurur:
“Eğer korku içinde bulunursanız, yaya olarak veya binekli iken namazınızı kılın. Güven içinde bulunduğunuzda da bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin.”(Bakara, 2/239; ayrıca bk. Nisâ. 4/101-103).
Buna göre, bir öğrencinin okul için namazı kazaya bırakması düşünülemez. Namaz vakitlerine dikkat etmeli, mümkünse abdestli olmalı ve en azından farzlarını kılmalıdır. Eğer ders arasında da kılma imkanınız yoksa, hocalardan veya yetkili birisinden izin alıp vaktinde kılmanız gerekir. Şayet kazaya kalmışsa bunun günah olduğunu bilmeli ve ilk fırsatta namazın kazasını kılıp ayrıca tövbe istiğfar edilmelidir ve bir daha kazaya bırakmamaya dikkat edilmelidir.
Bununla beraber, eğer gerçekten imkansızlık varsa ve bu aşılamıyorsa, cem ederek kılmaya niyet edebilirler ve evlerine gelince arka arkaya kılarlar.
Dipnotlar:
(1) bk. İbnü’l Hümâm, Fethu’l-Kadîr, Mısır 1389/1970, I, 485 vd.; el-Fetâvâ’l Hindiyye, Beyrut 1400/1980, I, 121 vd.; İbn Âbidin Reddu’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, İstanbul 1984, II, 62.
(2) bk. Ebû Dâvud, Salât, 9; Tirmizi, Mevârit, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 374, 375, 440
0 comments