loading...

Dini Hikayeler

Seni Benden Uzaklaştıran Nedir?

By  | 

Allahü teâlâ, kullarının günâhlarını affedicidir. Zümer sûresinin 53. âyetinde meâlen;
(Muhakkak ki, Allahü teâlâ Gafûrdur, yani çok mağfiret edicidir. Rahîmdir, yani çok merhametlidir) buyurulmuştur.
Mensûr bin Ammâr hazretleri, şöyle bir hâdise nakletmektedir:
“Ensârdan Sa’lebe bin Abdurrahmân adlı bir genç, bir günah işler, korku ve utancından Medine’yi terk eder. Dağda yaşamaya başlar. Resûlullah efendimiz bu genci defalarca sorar fakat cevap alamaz. Nihâyet Cebrâil aleyhisselâm gelerek o gencin bulunduğu yeri bildirir. Peygamber efendimiz de, hazret-i Ömer ve Selmân-ı Fârisî hazretlerine;
-Gidin Sa’lebe bin Abdurrahmânı getirin buyurur.

loading...

“BİZ ONU ARIYORUZ!..”
Hazret-i Ömer’le Selmân-ı Fârisî hazretleri, o genci ararken Züfâfe adında bir çobanla karşılaşırlar ve;
-Buralarda dağda yaşayan bir genç biliyor musun? diye sorarlar. Çoban da;
-Gece yarısı olunca, şu taraftan elini başına koyup ağlayarak, feryat eden bir genç var deyince hazret-i Ömer;
-Biz onu arıyoruz der.
Çoban, bunları gencin olduğu yere götürür. Gece yarısına doğru, genç aynı şeyleri söyleyerek gelir. Hazret-i Ömer gence yaklaşınca;
-El-Emân, el-Emân, ateşten kurtuluş ne zaman der. Hazret-i Ömer;
-Ben Hattâb oğlu Ömer’im deyince genç;
-Resûlullah efendimiz benim günahımı biliyor mu? diye sorar. Hazret-i Ömer;
-Bilmiyorum. Ancak dün akşam seni bulmak üzere bizi gönderdi der. Genç;
-Yâ Ömer, beni Resûlullah efendimizin huzûruna, o namaz kılarken götürün diye ricâda bulunur.
Hazret-i Ömer, gencin arzûsunu kabul eder. Medine’ye gelirler ve Resûlullah efendimiz namaza durunca mescide girerler. Genç, Resûlullah efendimizin namazda okuduğu Kur’ân-ı kerîmi işitince, bayılarak düşer. Resûlullah efendimiz, namazı bitirdikten sonra hazret-i Ömere;
-Sa’lebe bin Abdurrahmân’ı ne yaptınız? buyurunca;
-Ey Allahın Resûlü! Sa’lebe buradadır cevabını verirler. Sa’lebe’yi ayıltarak huzûra getirirler. Resûlullah efendimiz ona;
-Yâ Sa’lebe seni benden uzaklaştıran nedir? diye sorduklarında, Sa’lebe;
-Günahımdır diye cevap verir. Peygamber efendimiz ona;
-Ben size, Allahü teâlâ hatâ ve günahları bağışlar diye öğretmedim mi? buyurunca, o da;
-Evet yâ Resûlallah! der. Resûlullah efendimiz ona;
-(Ey Rabbimiz, bize dünyâda iyi hâl ver, âhırette ihsânda bulun ve Cehennem azâbından koru) meâlindeki Bekâra sûresinin 201. âyet-i kerîmesini oku buyurur. Sa’lebe;
-Yâ Resûlallah! Günahım bundan büyüktür deyince, Resûlullah efendimiz;
-Bilakis Allahın kelâmı en büyüktür buyurur.
Bundan sonra Resûlullah efendimiz onu evine gönderir. Sa’lebe evine gider ve hastalanır. Üç gün hasta yatar. Selmân-ı Fârisî hazretleri Resûlullah efendimize gelerek;
-Yâ Resûlallah! Sa’lebe yapmış olduğu şeyden dolayı hastalandı der. Resûlullah efendimiz;
-Kalkınız Sa’lebe’ye gidelim buyurur ve giderler. Resûlullah efendimiz gencin başını kucağına alınca, genç, başını mübârek kucağından çeker. Resûlullah efendimiz;
-Niçin başını kucağımdan çektin? diye suâl edince;
-Yâ Resûlallah, başım günahla doludur, sizin mübârek kucağınıza lâyık değildir der. Resûlullah efendimiz;
-Ne arzu ediyorsun? diye buyurunca;
-Rabbimin mağfiretini der. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz;

loading...

“RABBİN SELAM EDİYOR..”
-Cebrâil aleyhisselâm şimdi geldi ve (Ey kardeşim, Rabbin sana selâm ediyor ve “Şayet kulum yer dolusu günâh ile bana gelse, ben de onu yer dolusu mağfiret ile karşılarım” buyuruyor dedi) buyurur. Resûlullah efendimiz böyle buyurunca, o genç öyle bir ah çeker ki, hemen rûhunu teslim eder.
Resûlullah efendimiz, bu gencin, gaslini, techîz ve tekfinini yapar, cenâze namazını kılar ve sonra kabre götürüp defnederler. Kabir dönüşü, Peygamber efendimizi parmaklarının ucuna basarak yürüdüğünü gören Eshâb-ı kirâm;
-Yâ Resûlallah! Siz niçin ayak parmaklarınızın ucuna basarak yürüyorsunuz? diye sorduklarında Peygamber efendimiz;
-Sa’lebe’yi karşılayan melekler o kadar çoktu ki, onların kanadına basmayayım diye bu şekilde yürüyorum buyurur…”
Netice olarak, Allahü teâlânın kudreti büyük olduğu gibi affı da çoktur. Allahü teâlânın affı ve merhameti o kadar çoktur ki, cezâyı, azâbı hak edenlere azâb vermekte acele etmiyor ve tövbe edenleri de affediyor..

loading...