Genel
Siz hiç bir şey yapmadan sevaplarınız artıyor ve günahlarınız siliniyor
Siz hiçbir şey yapmadan sevaplarınız artıp günahlarınız siliniyor. Peki bu nasıl oluyor?
Birileri sizin arkanızdan konuşup sizin gıybetinizi yaptığı vakit siz onun gıybetini yapmayıp sabredenlerden olursanız siz hiçbir şey yapmadan onun sevapları sizin amel defterinize yazılıp sizin sevaplarınız artarken, günahlarınız onun amel defterine yazılarak günahlarınız siliniyor. İşte buna örnek bir menkıbe…
Hazret şöyle devam etti:
“–Sen orada-burada benim aleyhimde konuşuyordun; ben de gıybetine gıybetle karşılık vermeyip sabretmeyi tercih ediyordum. Bu sabrımın karşılığı olarak benim günahlarım senin defterine, senin sevapların da benim defterime yazılıyordu. Seninle böyle bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde ise artık sen benim gıybetimi yapmıyorsun. Böylece ortaklığımız da bitmiş bulunuyor…” Menkıbenin tamamı metinde mevcuttur.
SEVAPLARINIZ ARTIP GÜNAHLARINIZ SİLİNİYOR
Gıybet günahına mübtelâ olmuş biri, muhitinde bulunan bir Hak dostunun da gıybetini yapmaktan geri kalmıyordu. Bu sebeple de, o gıybetçiyi hiç kimse sevmiyordu. Fakat o gönül tabibi Hak dostu, gıybetini yapan kişi ne zaman huzûruna gelse, onu hep tebessümle karşılıyor;
“–Gel bakalım benim sevgili ortağım!” diyerek iltifatlara gark ediyordu. Bu güzel hâl, sonunda gıybetçiyi insafa getirdi;
“Ben bu zâtın orada-burada aleyhinde konuşuyorum, o ise bana hep iltifatta bulunuyor. Bundan sonra aleyhinde konuşmayacağım.” diye karar verdi.
Artık Hak dostunun gıybetini yapmıyordu. Lâkin huzûruna vardığında, önceden gördüğü iltifâtı da göremiyordu. Bunun sebebini merak ederek bir gün sordu:
“–Efendi Hazretleri! Eskiden bana gösterdiğiniz iltifâtı artık göstermiyorsunuz, önceki muhabbetiniz kalmadı. Acaba sebebi nedir?”
Hak dostu tebessüm ederek;
“–Eskiden seninle bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde o ortaklık bitti; bu sebeple iltifat da gitti.” dedi.
Adam şaşkınlıkla;
“–Ne ortaklığı? Ben öyle bir ortaklığın farkında değilim.” deyince, Hazret şöyle devam etti:
“–Sen orada-burada benim aleyhimde konuşuyordun; ben de gıybetine gıybetle karşılık vermeyip sabretmeyi tercih ediyordum. Bu sabrımın karşılığı olarak benim günahlarım senin defterine, senin sevapların da benim defterime yazılıyordu. Seninle böyle bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde ise artık sen benim gıybetimi yapmıyorsun. Böylece ortaklığımız da bitmiş bulunuyor…”
Duydukları karşısında son derece şaşıran adam;
“–Hakikaten gıybetçinin durumu böyle midir?” diye sorunca da o mübârek zât açıklamasına şu misal ile devam etti:
“–Hasan Basrî Hazretleri diyor ki:
«Ben ille de birinin gıybetini yapacak olsam, önce anamın-babamın gıybetini yapardım. Çünkü gıybet eden insan; evvelâ kendi sevaplarını, gıybetini yaptığı kişiye bağışlamış, verecek sevabı kalmamışsa da onun günahlarını kendi üzerine yüklenmiş olur.»”
Bu sözler üzerine derin düşüncelere dalan gıybetçinin aklı başına geldi ve bundan sonra hiç kimsenin gıybetini yapmamaya söz verdi.
0 comments