Dini Bilgiler
İstersen hastalığına sabret, karşılığında sana Cennet vardır, hadisi ne demek istiyor?
Soru: Şöyle bir hadis okudum; bir gün Sar’a hastası bir kadın şifa bulması için Hz. Peygamberden dua istiyor ve peygamber efendimiz de ona şu cevabı veriyor “Ey kadın! İstersen hastalığına sabret. Bunun mukabilinde sana Cennet vardır. İstersen âfiyet vermesi için Allah`a duâ edeyim..” (Buhari, Merda, 6) Peygamber efendimizin bu cevabından acaba karşılaştığımız hastalıklara karşı tedavi yöntemi aramaktan önce hastalığa sabır etmeliyiz hükmü çıkar mı?
Cevap: Değerli kardeşimiz,
Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ bana:
– Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? dedi. Ben:
– Evet, göster, dedim.
İbn Abbâs şöyle dedi:
– Şu (iri yarı) habeşi kadın var ya! İşte bu kadın (birgün) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
– Beni sar’a tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua ediniz, dedi.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
-“Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu.
Bunun üzerine kadın:
– Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de ona dua etti. (Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54)
Konu ile ilgili başka rivâyetlerden öğrendiğimize göre aslen Habeşistanlı olan bu iri yapılı, uzun boylu hanımın künyesi Ümmü Züfer idi.
Sar’a hastalığına tutulmuş olan Ümmü Züfer, sar’a nöbeti esnasında bayılıp yere düşüyor, mahrem yerleri açılıyordu. Bu hâl onu rahatsız ettiğinden hastalıktan kurtulması için Peygamber Efendimiz’e geldi ve kendisine dua etmesini istedi.
Peygamber Efendimiz, belâya sabretmenin cennetle ödüllendirileceğini öğretmek için ona “İstersen sabret, cennete gir; istersen iyileşmen için dua edeyim” buyurdu. Cennet ile sağlık arasında tercih yapmak durumunda kalan hanım, sabrı yani cenneti tercih etti. Fakat, kendisini asıl üzen şeyin, sara nöbeti gelince mahrem yerlerinin açılması olduğunu söyleyerek buna engel olmaya çalışması, kendisinin bilinçli bir müslüman olduğunu göstermektedir.
Burada, sar’alı kadının şifa isteğine Hz. Peygamber’in iki şıklı cevap vermiş olması, bazılarınca garipsenebilir. Hatta Hz. Peygamber’in tedaviye karşı olduğu bile sanılabilir. Halbuki Efendimiz, kendisine müracaat eden kadına, hakkında en hayırlı olan bir şıkkı hatırlatmak suretiyle kadını iki iyilikten birini tercihte serbest bırakmıştır. Bu Hz. Peygamber’in, ashâb ve ümmetine duyduğu şefkat ve merhametin tabiî bir sonucu ve göstergesidir.
Hz. Peygamber bu davranışıyla aslâ, tedâviye karşı çıkmış değildir. “İstersen dua edeyim” buyurması bunun delilidir. Ancak tedâvisi bulunmayan hastalıklar da olabilir. Bu tür hallerde asıl yapılması gerekli yolu göstermek üzere hastalığa sabretmenin cennet gibi bir bedeli olduğunu duyurmuştur. Yani sabrın sonu cennet, halkımızın deyimiyle “selâmettir” mesajını vermiştir.
Abdullah İbni Abbâs Hz. Peygamber’in uyarısı üzerine, kadının sabrı seçmesini dikkate alarak onun daha hayattayken cennetlik olduğu sonucuna varmıştır.
Öte yandan Hz. Peygamber’in duası makbul olduğu için kadına dua ettikten sonra onun sar’a nöbetlerinde bir daha üstü-başı açılmamıştır.
Özetle, bu hadisten şunları anlamak mümkündür:
a) Dünyada insanın başına gelen belaları sabırla karşılamak büyük bir mükâfatın vesilesi olur.
b) Zorluklara katlanabileceğini düşünen kimsenin işin bu zor tarafını sevap kastıyla tercih etmesi onun için daha faziletlidir. Fakat eğer zor işlere karşı kendisini zayıf hissederse işin ruhsat/hafif tarafını tercih etmesi gerekir.
c) Bu hadisten “tedavi olmayı terk etmenin” caiz olduğunu, yani haram olmadığını da anlamak mümkündür.
d) Bu hadis-i şerif, hastalıklar ve sıkıntılara karşı Allah’a yalvarmak ve onlardan kurtulmak için dua etmenin büyük tesiri olduğuna da delalet etmektedir.
Ancak duanın tesir etmesi özellikle iki şarta bağlıdır: Hastanın bu duaya karşı samimiyeti ve sadakatle inanması.. Bir de dua eden kimsenin takva, tevekkül sahibi olması ve bütün samimiyetiyle Allah’a yalvarıp yakarması. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 10/115)
– Bu hadisten tedavi olmamak gibi bir sonuç çıkarmak yanlıştır. Çünkü tedavi olmayı tavsiye eden sahih hadisler de vardır. Bunlardan iki tanesi şöyledir:
“Allah bir dert/hastalık indirmemiş ki onun için bir deva indirmiş olmasın.” (Buhari, Tıb, 1) Yani, Allah her dert için bir derman yaratmıştır.
“Her derdin/hastalığın bir devası/ilacı vardır. Şayet hastalığa uygun bir ilaç rast gelse, Allah’ın izniyle hasta iyileşir.” (Müslim, Selam, 69/2204)
0 comments