Dini Bilgiler
Kızların kaç yaşında evlenmeleri uygundur?
Değerli kardeşimiz,
Dört mezhep imamlarının da içinde bulunduğu alimlerin büyük çoğunluğuna göre, erginlik çağına girmemiş bir kız çocuğun uygun bir kimseyle evlendirilmesi caizdir. Dayandıkları deliller ise şöyledir:
a. “Kadınlarınızdan âdetten kesilenlerin iddetinde tereddüt ederseniz, onların iddet süreleri üç aydır. Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.”(Talak, 65/4) mealindeki ayette yer alan “Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.” ifadesi, âdet görmemiş kız çocuklarının da evlendirilebileceğini göstermektedir.
b. “İçinizden evli olmayanları evlendiriniz.”(Nur, 24/32) mealindeki ayette herhangi bir yaş sınırı konulmamıştır. Bu da erginlik çağından önce de evlenmenin mümkün olduğunu göstermektedir.
c. Hz. Aişe anlatıyor: “Ben altı -bir rivayette yedi- yaşında iken, Hz. Peygamber (a.s.m) benimle evlendi, dokuz yaşında da benimle birlikte oldu” Hadisi, Buharî, Müslim, Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir.(bk. Neylu’l-Evtar, 6/120).
d. İçinde Hz. Ali’nin de bulunduğu sahabeden bazı kimselerin küçük yaşta sayılan kız çocuklarını evlendirdikleri bilinmektedir.
e. Bazen küçük yaştaki kızı evlendirmek bir maslahata binaen olabilir. Baba, uygun talibi kaçırdığı takdirde, bir daha öyle bir kimseyi bulmayabilir endişesiyle kızını evlendirebilir. Maslahat ise, şer’î bir delildir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 7/179-180).
Ek Bilgiler:
– İslam alimlerinin kabul ettiği görüşe göre, erginlik çağının tespiti, kadınlar için âdet görmek, erkekler için de ihtilamdır. Kadın için âdetin başlangıcı dokuz yaş (erkekler için on iki yaş) civarıdır. Bu duruma girmiş kadın ve erkekler, ergin ve mükellef kabul edilir. Bu haller görülmediği takdirde, erginlik çağı on beş yaş olarak kabul edilir.(bk. Reddu’l-muhtar, 1/306-307; Cezerî, el-Fıkhu ala’l-mezahibi’l-arbaa, 1/123-127; Zuhaylî, a.g.e, 1/456).
– Yaş itibariyle erginlik çağını kadınlar için on yedi, erkekler için on sekiz-on dokuz yaşları kabul eden alimler de vardır.(bk. Mebsut, 7/260-şamile).
– Sıcak bölgelerde erginlik çağı ve evlenme yaşı, diğer bölgelere göre daha önceden başlar.
– Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, âdet görmenin ilk sınırı dokuz yaştır. Âdet görmek, artık ceninin / çocuğun barınabileceği bir ortamın hazırlandığı anlamına gelir. Bu tekvinî / biyolojik hazırlık, aynı zamanda âdet gören kadının evlenmeye müsait olduğunu gösteren ontolojik bir belgedir.
– Bütün bu bilgilerin ışığında denilebilir ki, Hz. Aişe’nin dokuz yaşında evlenmesi, iki şekilde değerlendirilir:
Birincisi, Araplar, kız çocukları adet gördükten sonraki yaşları ile bilinirdi. Buna göre rivayetlerde geçen bilgileri buna göre değerlendirmek gerekir. Ayrıca Hz. Aişe’nin on yedi-on sekiz yaşlarındayken evlendiğini gösteren bilgiler de vardır.
İkincisi, eğer bu bilgileri doğumdan itibaren düşünecek olursak, o zamanın âdetlerine uygun olduğu gibi, ontolojik ilahî yasa bakımından da son derece etiktir.
Ayrıca, o dönemin şartları ve kültürel koşulları içinde ahlaki ve normal olarak kabul edilen ve son derece doğal olarak algılanan ‘kız çocuklarının küçük yaşta evlenebilmesi’ gibi bir olgunun; bugünün modern dünyasının, rasyonel aklın hükmettiği kültürel değerlerin oluşturduğu bir dünyada anormal olarak kabul edilmesi ve eleştirilmesi, dini ölçüler bir yana bırakılacak olursa bile, hakkaniyetli bir tarihçinin, sosyoloğun yahut antropoloğun makul bulmayacağı bir durumdur.
Modern çağın çocuklarının, insan fıtratındaki doğal normallik ölçütlerini; kendi yaşadıkları sosyal çevrenin ve kültürel zihniyetin asimilasyonu içerisinde, onun normlarına uygun olarak; doğal yahut anormal kabul etmesi şuna benzemektedir: Örneğin dünya toplumlarının bir çoğunda, eş seçiminin erkek tarafından yapılması ve evlilik teklifinin de erkek tarafından yapılması fıtri ve doğal kabul edilmekte, tersi bir durum anormal olarak görülmektedir.
Öte yandan, antropologların tespit ettiği pek çok kabile kültüründe ise, kadın eş seçimini yapmakta ve evlilik teklifinde bulunmakta, erkek daha pasif bir rol oynamaktadır. Oysaki bu iki durum göstermektedir ki, insan fıtratında her iki duruma da yer vardır. Demek ki, çoğu zaman ahlaki değer yargısı olarak görülen şeyler, alışkanlıkların oluşturduğu bir bakış açının ürünüdür, sağlıklı bir zihniyetin değil.
Bu durumda; Arap yarımadasında kız çocuklarının erken evlenmesinin yadırganmaması, her kültür ve topluluğun kendi normlarına uygun olarak uygulayabileceği bir cevaz dairesini göstermektedir. Bu nedenle, bu ilahi izinden, bu normların yaygın olmadığı ve kültürel değerlerin oluşmadığı yerlerde, kız çocuklarını erken evlendirmenin uygun ve makbul olduğu yargısını çıkarmak yanlış olabileceği gibi; kültürel olarak buna zemini müsait bit toplumda, kız çocuğunun travma yaşamayacağı ve son derece doğal algılayacağı koşullar içinde evlenmesinin yanlış olacağı fikrini çıkarmak da sağlıksız bir düşüncenin ürünüdür. Nitekim, Türkiye coğrafyasında bir iki nesil öncesinde birçok insanın ninesinin on dört-on beş yaşlarında evlendirilmiş olması ve bu durumun son derece doğal kabul edilmesine karşın, şimdi değişen normlar nedeniyle bu durum son derece çirkin bir zulüm olarak görülmektedir.
Sonuç olarak; ilahi hükümlerin her zamanı her toplumu, her türlü değişen normları ve kültürel değerleri göz önüne alarak, helal haram dairesinin bu geniş çizgi içerisinde verildiğini; ancak uygulamada toplumların kendi ahlaki yapıları içinde, o geniş daireden kendi normlarına en yakın hükümleri uygulamalarının doğru olacağını söylemek mümkündür.
0 comments