Dini Bilgiler
Vatan yolunda gençlik!
Tarihler şahittir: Din ve vatan yolunda yapılan savaşlarda hiçbir zaman sayı ve maddî kuvvet, tek başına mühim olmamıştır. Asr-ı saâdetteki mücadelelerin tamamında da mü’minlerin fazla bir sayısı yoktu. Fakat;
O az sayıdaki mü’minlere, Cenâb-ı Hakk’ın yardımı geldi. Hemen hemen bütün gazvelerde böyleydi. Huneyn hâriç, bütün harplerde mü’minler hep düşmanlarından sayıca az idiler. Harp edevâtı, teknik imkân bakımından da geride idiler. Fakat dâimâ Cenâb-ı Hak; o îmanlı orduları melekleriyle, görünmez ordularıyla te’yîd eyledi. En imkânsız görünen zaferler kazanıldı. Kendilerini din ve vatan yolunda kurban eden yiğit mü’minler, asırlar boyunca nice destanlar yazdılar.
Yüzakı:
–Muhterem Efendim! Neslin eğitimi deyince müsaadenizle size pek çok suallerimiz var. Fakat ilk gündemimiz, ehemmiyetine binâen önce şu:
Epey zamandır devlet ve millet olarak çok zorlu bir dönemden geçiyoruz. Büyük bir bekā mücadelesi yaşıyoruz. Çok şükür zafer yolunda milletçe yiğitlerimiz var. Ancak dünya sahnesinde büyük ve güçlü devletlere, yani devlere karşı çetin bir mücadele veriliyor. Hani denilir ya karşımızda yedi düvel var diye, belki şimdi on yedi düvelle yapılan büyük bir mücadele mevzubahis. Bu hususta neler söylemek istersiniz? Milletçe bugünlerimiz ve yarınlarımız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi:
Tarihler şahittir:
Din ve vatan yolunda yapılan savaşlarda hiçbir zaman sayı ve maddî kuvvet, tek başına mühim olmamıştır. Asr-ı saâdetteki mücadelelerin tamamında da mü’minlerin fazla bir sayısı yoktu. Fakat;
O az sayıdaki mü’minlere, Cenâb-ı Hakk’ın yardımı geldi. Hemen hemen bütün gazvelerde böyleydi. Huneyn hâriç, bütün harplerde mü’minler hep düşmanlarından sayıca az idiler. Harp edevâtı, teknik imkân bakımından da geride idiler. Fakat dâimâ Cenâb-ı Hak; o îmanlı orduları melekleriyle, görünmez ordularıyla te’yîd eyledi. En imkânsız görünen zaferler kazanıldı. Kendilerini din ve vatan yolunda kurban eden yiğit mü’minler, asırlar boyunca nice destanlar yazdılar.
O yiğit mü’min yürekler ki;
Allah Rasûlü –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yetiştirdiği takvâ ve ihlâs üzere idiler. Onlar için gazilik büyük şerefti, şehidlik ise daha büyük bir şerefti. Bu bakımdan onlar, en zor zamanlarda ve en umutsuz şartlarda bile ümit ve muvaffakiyetin şânı oldular, mazharı oldular, büyük zaferlerin silinmez mührü oldular.
O yiğitler sayesinde;
Tarihlere; «Çanakkale geçilmez!» yazıldı. Çünkü göğsü îman dolu o yiğitler vesilesiyle Allah, nusret eyledi, yardım eyledi, galip eyledi.
Hattâ General Hamilton diyor ki:
“–Bizi Türklerin maddî gücü değil, mânevî gücü mağlûp etmiştir. Onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gökten inen güçleri müşâhede ettik!”
Churchill de ülkesinde Çanakkale mağlûbiyetinden dolayı sorgulanınca;
“–Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile harp ettik!.. Tabiî ki yenildik!..” diyerek bu ilâhî yardımı itiraf etmek mecburiyetinde kaldı.
O şanlı neslin torunları da bugün aynı destanı tekrar yazıyorlar.
Peygamber ocağı olan ordumuz, sînesi îman dolu Mehmetçiğimiz, günlerdir bir vatan müdafaası veriyor. Canını fedâ etmek pahasına fedâkârca gayret ediyor. Yine aslan yürekli ölümsüz şehidlerimiz var, yine aslan yürekli gazilerimiz var.
Cenâb-ı Allah’tan;
Şehidlerimize rahmet, gazilerimize âcil şifâlar, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Yine tarihler şahittir:
Bir harpte eğer ruhsuz kalıplar -tâbir câizse- molozlar ölüyorsa, ardından yıkımlar, hezîmetler geliyor, vatan toprakları vîrânelere dönüyor. Fakat eğer hakikî şehidler veriliyorsa, ardından zaferler geliyor. Bugün yine zaferler getiren hakikî şehidler verilmekte.
Onların gönül ufku, ölümsüz. O mübârek şehidlerimizden ne güzel vasiyetler duyuyoruz. Bir şehîdimiz ağabeyine bıraktığı vasiyetinde diyor ki:
“Ağabey, olur da şehidlik nasîb olursa, devletimizin vereceği tazminatla anne-babamı hacca gönder ve babamın borçlarını ödeyip sen de evlen.”
Bugün de teröre karşı askerimizin gösterdiği celâdet, o fitne ve terör yuvalarına karşı cesaretle ve îmanla yürüyüşü, inşâallah istikbaldeki müjdelerin habercisidir.
Kezâ cepheye giderken;
«‒Ailene bir şey söylemek ister misin?» diyenlere, ecdâdındaki ruh ile;
«‒Beni beklemesinler!» deyip şehidliğe kanat açarak ileri atılan yiğitler, yine büyük zaferlerin inşâallah ayak sesleridir.
Bu yiğitlerin rûhu, fatih dedelerin rûhudur.
O ruh ki;
Fatih’in askerlerinin en bâriz bir fârikasıydı. Onlar, İstanbul’un fethi için surlara tırmanırken, üzerlerine bir taraftan kızgın yağlar, bir taraftan Rum ateşleri dökülüyordu. Fakat her biri ölümsüz bir vecd ile;
“‒Şimdi şehidlik sırası bizde!” diyorlardı.
Bu ifadeler;
Din için, vatan için, millet için canından geçen gerçek şehidlerin bir şahâdetnâmesiydi. Bu ifadelerle onlar, birbirlerinin cesaret ve morallerini zirveye taşıyorlardı. Kendilerinden sonra gelecek nesle de tarihî bir şuur, karakter ve şahsiyet verâseti bırakıyorlardı.
Çok şükür bu ifadeler, onların nesilleri tarafından da aynı vecd ve şuur içinde dünya sahnesinde hâlâ yankılanmakta ve devam etmektedir.
0 comments